Yanyalı Fehmi

0 Shares
0
0
0

yanyali_fehmiYanyalı Fehmi çok bildiğim, yakından tanıdığım, Üsküdar’daki Kanaat gibi sık sık ziyaretine gittiğim bir lokanta değildir açık konuşmak gerekirse. Geçen gün kapısından girdiğimde, birkaç yıl önce geldiğimi anımsadığım bu lokantaya ilk defa alıcı gözüyle baktığımı da söyleyebilirim. Okuyacağınız bu yazı, bu kez konumunu, oturma düzenini, masaların simetrisini ve yemeklerin kalitesini daha dikkatli şekilde incelediğim bu son seferin yüzeysel izlenimleridir. Hakkını vererek değerlendirmek için Yanyalı Fehmi’ye ileride tekrar gideceğimi ve yorumlarımı zenginleştireceğimi de ekleyerek yazıma başlıyorum.

Önce öyküsünden başlamakta fayda var: Yanya’dan göç eden Sipahioğlu eşrafından Hüseyin Horp’un oğlu 1891 doğumlu Fehmi Efendi, 1919 da Kadıköy’de saraydan ayrılma Bolu’lu Hüseyin Efendiyi baş aşçı yaparak lokantacılık mesleğine başlamış. Türk mutfağına önem vermiş, damak tadıyla, çeşnisiyle, verdiği hizmetle ün yapmış, Beyoğlu ve Sirkeci’de şube açarak (Şu anda yanlızca Kadıköy’deki yerinde hizmet vermektedir. Başka yerde şubesi yoktur.) herkesin takdirini kazanmış. Fehmi Sönmezler 1980 yılında Kadıköy’de vefat etmiş. Bıraktığı lokantası halen hayatta olan 5 çocuğundan Erdoğan-Engin Sönmezler ve Fehmi Sönmezler’in 3.üncü kuşak olan torunları Tansel-Can-Ergin Sönmezler tarafından devam ettirilmektedir.

Yanyalı Fehmi Lokantası merkezi, herkesin ulaşabileceği bir konumda, Kadıköy Çarşı’da, iskelenin pek yakınında bulunmaktadır. İçeri girdiğim zaman beni derli toplu salonunda, düzgün camekanların ardında karşılayan yemekler iştahımı hemen ayağa kaldırmıştır. Kanaat’taki kadar geniş bir yelpaze bulunmasa da, birçok eski damak tadımızın bizi içeri böyle buyur etmesi hoş bir durumdur. Menu kalabalıktır: Dil, borç, paça, brokoli, domates, mercimek, kereviz çorbaları; Çerkez, paşa, kağıt, istim kebapları, şehriyeli kuzu güveç, hünkârbeğendi, kuzu çevirme, dalyan köftesi. Mercimekli börek, Özbek pilavı, mantarlı, safranlı pilav, yerelması, portakallı kereviz, elbasan tava, beyin tava, papaz yahni, Acem tavuğu, çiroz salatası ve tatlılar: İrmik helvası, aşure, saray tatlısı, badem tatlısı, höşmerim, un helvası, zerde.

Bu kadar girizgâh yeter! Maceramıza dönelim: İçeri girip salona şöyle bir baktıktan sonra, önce ne istediğime karar verdim. Camekanın ardında olup bitenler kafamı karıştırabilirdi, ama buna izin vermedim. Brokoli çorbası, kağıt kebabı, yaprak sarma yeterli olacaktır diye düşündüm ve bahçe tarafına geçtim. Bahçe derken kış bahçesinden bahsediyorum aslında. İnanılmaz kertede kaotik dekore edilmiş, her yerinde başka bir obje sarkan, bir yanında maymun bibloları, öte yanında model uçaklar, duvarlarında yazılar olan, gözü çok çok yoran bir yerdi burası. Duvarlarda bazı özlü sözlerden oluşan yazılar ve eski İstanbul foroğrafları yer alıyordu. Kış bahçesinde, içinde alabalıkların yüzdüğü, içine her vakit şırıl şırıl su akan bir de havuz vardı. (niyeyse!) Açık konuşmam gerekirse gözüm o kadar yoruldu ki , bir an kalkıp gitmek istedim. Bu kadar karışıklığın neden yaratıldığının hiçbir cevabı olamazdı. Evet, Tophane’deki nargileciler gibi, Pakistan’daki kamyonlar kadar yorucu değildi, ama çok gereksizdi.

Neyse ki yemekler geldi, dikkatim başka yöne kaydı ve enfes, kıvamlı brokoli çorbasını içtim,standart bir yaprak sarma yedim. Bana Kanaat’tekinden daha lezzetli gelen, patlıcan, kuşbaşı et, domates ve biberi ile büyüleyici bir uyum arzeden , mideyi rahatsız etmeyen bir bütünlük ve acı sergileyen kağıt kebabını yiyerek rahatladım. Yemekleri yerken, bir yandan da yazacağım yorumları düşündüm. İyiydi! Bunu yazabilirdim. Garsonların ilgisi çok fazlaydı, herkes güleryüzlüydü. Sahipleri sürekli masaların arasında koşuşturuyordu. Dekorasyon ne kadar yorucu ve yıpratıcı da olsa, güzel yemekler ve iyi servisle bir sıcaklık yayılmıştı içime. Yazı kafamda bu şekilde yazılmıştı. Ama olmadı ! Çünkü tatlıyı getidiler sonra. Peynir tatlısı dediler, mutlaka deneyin, pişman olmazsınız dediler. Ağzıma attığım ilk lokmayla birlikte içinde bulunduğum dünyadan başka bir yerlere sürüklendim sanki. Ağzımda dağılan, damağıma yerleşen kadifemsi peynirin tadı bana hiç bilmediğim, tanımadığım ülkelerin öykülerini anlatıyordu sanki. Böyle bir yoğunluk ve böylesi bir sıcaklık uzun zamandır yaşamamıştım.

Evet sevgili okurlar, günümüzün sevilen tabiriyle “ezberimi bozdu” bu tatlı! Yazımı burada bitireceğim. Başka yorum yazmayacağım. Şu ana kadar kadar yazdıklarımı da tamamen unutun! Yanyalı Fehmi Lokantası’na gidin ve varsa bu peynir tatlısından yiyin. Bu kadar!

View Larger Map

Osmanağa Mah. Yağlıkçı İsmail Sok.

No:1 Kadıköy / İstanbul

0216 336 33 33

0216 347 29 85

 

0 Shares
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like

Pando Kaymak

Marcel Proust’un rahatsızlık verici dehası için, yaşamdaki en önemli, birinci öncelikli, olmazsa olmaz mesele “anımsamaktır”. A la recherche…