İskender söz konusu olduğunda kavram kargaşası o denli sarmış ki her yanı; nerede hangi dükkan var, kim bunu daha iyi yapar, orjinali nerede yenilir gibi ulvi sorular halk arasında sürekli tekrar edilip duruyor.
Doğal olarak pek sevgili Bursalılar ve meseleye eskiden beri hakim olanlar işin aslını gayet iyi biliyorlar, ama sokaktaki insanın kafası uzun zamandır karışık.
Net bir şekilde anlatalım, mekanda “Döner Kebap” ismiyle anılan bu mucizevi yemeğin mucidi İskender Efendi 1860’lı senelerde ilk defa bugün bildiğimiz anlamdaki pişirme yöntemini keşfetmiş ve o zamanlar İskender Efendi’nin Dönen Kebabı ismiyle anılan yemeğimiz onun vasıtasıyla bugünlere ulaşmış. Açık ve net!
İskender Bey’in oğlu Cevat Bey bugün Bursa’da herkesin bildiği Tayyare Kültür Merkezi yanındaki köşe dükkanda, yani önünde şimdilerde hep kuyruk olan mavi dükkanda 70 sene sevenleri ile buluşmuş ve sanatını icra etmiş.
Günümüzde ise Cevat Bey’in üç çocuğu, Neslihan, İlgihan ve İskender bu sanatı ilk günkü heyecan ile devam ettirmekteler.
Burada Döner Kebap ismiyle anılan efsanevi yemeğin belirleyici malzemesi döner gibi görünse de, İskender markasını tanımlayan esas özellikleri, üstündeki tereyağ, domates sosu, yanında getirdikleri yoğurt ve altında yer alan yağlı pide parçaları.
Ayrıca, İskender’de yenilen dönerin eti herhangi bir dönerle karşılaştırılmamalı bana kalırsa. Döner kebabının yapıldığı et Uludağ kekiği ile beslenen koçlardan elde ediliyor. Yağı daha az olur. Kullanılan domates sosu ve yoğurt da kaliteyi ciddi şekilde etkiler.
Vee unutmayalım, Bursa’daki üç şubesi ve İskender Expres’leri saymazsak, yakın zaman kadar başka şubesi yoktu bu işletmenin. Şimdi, -bana kalırsa büyük bir haber bu- İstanbul’da ilk şubelerini açmış bulunuyorlar.
İskender Nişantaşı bu köklü kurumun Bursa’dan gelen etiyle, o kendine has lezzetini sunduğu ilk İstanbul lokantası.
Mekanı gayet ferah, modern ve düzenli bulduğumu, aydınlık atmosferini sevdiğimi belirtmeliyim. Mimari çalışmanın Mahmut Anlar’a ait olduğunu da ekledikten sonra, vitrinler ardında Cevat İskenderoğlu’nun antika el işi tabak koleksiyonunun sergilenmesinin ortama ayrı bir katkıda bulunduğunu vurgulayabilirim.
Burada mükemmele yakın bir yemek deneyimi yaşadığımı açıkça vurgulamam gerekiyor sevgili dostlar. Unutmadan, burada klasik usülde yapılmış döner kebap yemenin dışında, ayrıca üzerine parça et ilave edilmiş “etibol” versiyonunu da mideye indirebilirsiniz. (ben öyle yaptım!)
Döner kebabın öncesinde İskender Nişantaşı’nın kendine has patates kızartmalarını mideye indirdim. Çok da beğendim. Sonrasında ise beni ziyadesiyle mutlu kılan sütlü tel kadayıflarını bir solukta bitiriverdim. Kemalpaşa tatlıları da güzeldi, lakin kadayıf inanılmazdı.
Neticede, İstanbul’un hiçbir yerinde bulamayacağınız bir deneyimi yaşamak isterseniz İskender Nişantaşı’nı ziyaret etmeli ve işin erbabı olan bu lokantayı denemelisiniz. Kesin tavsiyemdir!
İskender Nişantaşı
Teşvikiye Mahallesi, Şakayık Sokak,
Park Palaca, No 67, Şişli, İstanbul