The Ordinary Bomonti - Dana Pepperoni
The Ordinary Bomonti – Dana Pepperoni

The Ordinary : Bomonti’de Bir Güzellik

Bomonti gibi hızla gelişen bir gastronomi merkezinin tam göbeğinde, Zula ve Batard’ın yaratıcıları Cihan Kıpçak ve Üryan Doğmuş’tan mükemmel bir İtalyan projesi. Sadece yemeklerin lezzeti için değil, aynı zamanda ortamın insanı kucaklayan medeni ve içten atmosferi için bile gidilebilir.
0 Shares
0
0
0

The Ordinary Bomonti ve “Kendisi Olabilmek”

The Ordinary Bomonti beni ziyadesiyle mutlu etti. Biliyorum, ana fikri ilk cümlede vermek, en sonda vereceği mesajı en başta yumurtlamak, bir yazar için mühim bir hatadır değerli okur.

Böyle bir hata yapmayı göze alarak, açık ve net konuşuyorum. The Ordinary Bomonti bizim memlekette kendisi olmayı başarabilen nadir lokantalardan birisi.

O zaman ben de zamanında Nobelli büyüğümüz Orhan Pamuk’un o müthiş Kara Kitap’ında kafamıza çaktığı bir mevzu olan “kendisi olabilmek” meselesini bu makalenin muhtelif bölgelerinde temcit pilavı gibi karıştıracak, ısıtıp ısıtıp karşınıza getireceğim. Zira konu önemli.

The Ordinary Bomonti - Kaynak Instagram
The Ordinary Bomonti – Kaynak Instagram

Bir önceki yazımda anlatmaya çabaladığım Olden 1772 ‘nin bize anormal şaşalı bir atmosfer sunduğunu, lakin damaklarda pek silik bir iz bıraktığını detaylı bir şekilde ifade etmiştim diye düşünüyorum. Yani mekan, bir “şey” olarak kendini lanse ediyor, fakat aslında başka bir “şey” olarak ortaya çıkıyordu. Kendisi olamamaktan kastım bu.

İşte The Ordinary Bomonti bunun tam tersi bana göre. Mesajı olan bir proje. Bu mesajı çok açık bir şekilde veriyor. Uygulama ile felsefe arasında hiçbir boşluk ya da uçurum yok. Bunun sonunda ise saf bir mutluluk hissi ortaya çıkıveriyor. Neden bahsettiğimi ileride daha ayrıntılı açıklayacağım, merak etmeyin.

Mekanın Öyküsü, Kurucuları, Felsefesi

Bu ülkede art arda başarılı projelere imza atan kişilerle karşılaşmak pek zor. The Ordinary Bomonti ‘nin kurucuları ise buna istisna teşkil eden şefler desek hata etmiş olmayız herhalde. Cihan Kıpçak ve Üryan Doğmuş , Batard ve Zula projeleri ile son dönemde oldukça göz önünde olan kişiler.

Cihan Kıpçak
Cihan Kıpçak
Üryan Doğmuş
Üryan Doğmuş

Üstelik bir de bu projelere son dönemde Uzakdoğu restoranı olan Saku ‘yu katarak yelpazeyi bir hayli genişlettiler.

Hemen hepsi de gündemde ve başarılı projelere dönüşen bu lokantalara kısaca göz attığımda Zula‘nın memlekette burger şampiyonlar liginde yer alan mükemmel bir işletme olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Şubeleşme gerçekleştiren, son dönemde bazı lokasyonlarda yer yer eleştiriler alsa da lezzetini korumayı başarabilen Zula, iletişim dilindeki yenilikçi tavır ve servis anlayışındaki modernlikle de uzun süre dikkat çekti diyebilirim.

Zula - Kaynak Instagram
Zula – Kaynak Instagram

Batard ise kendini eklektik mutfak olarak tanımlayan bir işletme. Fransız brasserie kültürü ve “başka bir ülkede gibi hissettirme” etkisi ile insanı sarıp sarmalayan bir restoran. Çok ama çok farklı. Fine-dining özeni ile samimiyeti harmanlayan, zamanın ve yaşadığımız şehrin ilerisinde bir lokanta.

Batard - Kaynak Instagram
Batard – Kaynak Instagram

Saku‘ya ise henüz gitmediğim için bir yorum yazamıyorum. Lakin bu işleri üreten kişilerin imzasını taşıyan yeni bir bir proje ne kadar kötü olabilir?

Saku - Kaynak Instagram
Saku – Kaynak Instagram

The Ordinary Bomonti ‘nin burada adı geçen tüm işletmelerle ortak bir özelliği var.

“Nerede yaşıyorum?”, “Kimlere servis veriyorum?”, “Nasıl daha çok para kazanırım?” gibi soruları sormak yerine, “Nasıl daha iyisini yapabilirim?”, “Kaliteyi nasıl yükseltirim?”, gibi noktalardan yola çıkması… Böyle yola çıkınca doğal olarak daha çok para kazanıyorsunuz tabii…

İşe böyle başlayınca elbette kalite de yükseliyor… Bunun doğal sonucu olarak hiç şüphesiz insanların beğenileri gelişiyor.

The Ordinary Bomonti ‘nin Eşssiz Atmosferi

İçeri giriyorsunuz, ama aslında dışarı çıkıyorsunuz. İçinde bulunduğunuz, bildiğiniz, alıştığınız dünyadan tamamen farklı bir ortama akıyorsunuz. Kendi dünyanızı terk ediyor, onu büsbütün geride bırakıyorsunuz. Bu çok güzel bir his. İsterseniz buna İstanbul’da Avrupa’yı yaşamak diyebilirsiniz. Arzu ederseniz yeni-modern bir alemin sizi kucaklaması diye tanımlayabilirsiniz.

Bar ama Başka Türlü Bir Bar

The Ordinary Bomonti pek büyük değil aslında, fakat insana geniş ve zamansız bir his veriyor. Göze çarpan devasa bir bar var. Yemek için… Benim gibi tüneyerek yemekten haz etmeyen bir adamı bile kendine çekiyor. Barın mermer tezgahı inanılmaz geniş. Hem çalışanlar malzemelerini koyabiliyorlar üstüne. Hem de misafirler yemeklerini yiyebiliyorlar. Yan yana dizilip yemenin tuhaf bir keyfi var. Bu keyfi ilk defa bu kadar güzel yaşıyorum.

Mutfak
Mutfak

Bar, insanların harıl harıl çalıştığı açık mutfağı çevreliyor. Oturduğunuzda, tüm pişirme olayı tam önünüzde cereyan ediyor. Muazzam bir gösteri bu. Hem göze, hem damağa hitap etmek bu olsa gerek. Hem mutfakta, hem salonda büyük bir yoğunluk var. Lakin personel The Ordinary Bomonti ‘de büyük bir keyifle çalışıyor. Adeta güle oynaya. İşini, iş yerini, yaratmayı ve hizmet etmeyi severek. Uzun zaman sonra Türkiye’de işini severek yapan birilerini görmek büyük mutluluk.

Genç ve Dinamik Bir Salon

Salon da her daim hıncahınç dolu. Küçük ve şirin masalarda çoğunluğu genç insanlar oturuyor. Mekanın enerjisi mükemmel. Detaylar da pek hoş. Vedat Milor‘un yazısında eleştirdiği küçük şarap kadehleri bile The Ordinary Bomonti ‘ye karakter kazandırıyor. İçeride sigara içilmesine izin vermedikleri için hava temiz. Dışarıda açık bir bölüm olduğunu, burada isteyenin sigara içebildiğini belirtelim.

Salon
Salon

Açık mutfağın sol tarafında yine bar tabureleri ile oturulan yüksek bir masa mevcut. Geniş gruplar için ideal. Burada keyifle sohbet eden gruplar gördükçe insanın içi açılıyor. Mekan ne aşırı aydınlık, ne de karanlık… Güzel bir ışık dengesi ile ambiyans yaratılmış The Ordinary Bomonti ‘de.

Nasıl Ulaşılır?

The Ordinary Bomonti ‘ye nasıl gidilir? diye merak ediyorsanız, cevabımız Now Bomonti ! İki Michelin yıldızlı Türk Fatih Tutak ‘ın da bu bina da bulunduğunu belirtelim. Üstelik şeflerin yeni projesi Saku da burada yer alıyor.

Bomonti bölgesini biraz biliyorsanız ve hatta Bomontiada ile de haşır neşir olduysanız, oraya çok yakın The Ordinary Bomonti . 200 metre kadar aşağı yürümeniz yeterli. Hemen karşınıza çıkacak ve dinamik ruhu ile sizi kucaklayacak.

Menü ve Yemekler

İşte o an geldi, çattı… The Ordinary Bomonti ‘nin menüsü ve yemekleri hakkında biraz bilgi verelim. Ama önce küçük bir not bırakalım buraya. Şimdi, “Kendisi olabilmek” derken bahsettiğimiz noktaya geldik. Mekan ziyaretçilerine son derece modern, hafif eklektik bir atmosferde samimi bir hava sunuyor. Ve bu atmosferle uyumlu, tamamen kendini yansıtan bir menü ile devam ediyor. Menü de aynen mekan gibi içten ve mutluluk verici. Bu ikili birbiriyle tamamen ahenk içinde misafirleri kucaklıyor.

Başlangıçlar – Antipasto

The Ordinary Bomonti’nin basit ve net bir menüsü var. Az bölümden oluşuyor, kafa karıştırmıyor. Antipasto ile başlıyor. Başlangıçların arasında Ceasar’s, Marine Sardalya, Carpaccio, Burrata, Panzanella, Taş Fırından Akdeniz Biberleri ve Ricotta göze çarpıyor. Bunlardan Burrata ve Ceasar’s’ı denediğimi ve pek memnun kaldığımı söyleyebilirim. Giriş için yalın fakat lezzetli seçeneklerdi bana kalırsa. Burada aklımda kalan, daha önce burayı ziyaret edenler tarafından övgü alan Marine Sardalya oldu. Keşke onu da deneseydim dedim. Artık bir dahaki sefere!

Ceasar’s, ançüez aioli, parmesan kruton, kapari, Yedikule marul ve çıtır Prosciutto’dan oluşan bir girizgah. Kruton, aioli ve kapari beni mutlu etmeye yeterliyken, bir de bunun üstüne çıtır Prosciutto eklenince her şey bambaşka oluverdi. Cips haline getirilmiş bu güzelliği tek başına, tadına vara vara yemek istediğimi ilan ediyorum buradan. Kesinlikle tavsiye ederim mekanı ziyaret edenlere.

The Ordinary Bomonti - Ceasar's
The Ordinary Bomonti – Ceasar’s

Burrata, sherry ile marine edilmiş Datterini domates, arpacık soğan, karamelize cevizden meydana gelen bir güzellik. Bu başlagıçta kaliteli bir Burrrata kullandıklarını, içinden sütün usul usul akmasından anlıyorsunuz zaten. Ona laf yok! Ama “Bu tabağın esas sürprizi neydi?” , diye soracak olursanız, hiç şüphesiz “Karamelize Ceviz” diye yanıtlarım sizi. Tam bir bombaydı bu nefsaset. Tek kelimeyle bayıldım!

The Ordinary Bomonti - Burrata
The Ordinary Bomonti – Burrata

Denemeyi atladığım, fakat buraya koymadan da edemediğim Marine Sardalya ile de kısa bir bilgi verelim. Sardalyaya ek olarak bezelye, bezelye filizi ve domates, Toskana acı biberi, kapari ve tütsülenmiş zeytinyağ ile servis ediliyor.

PİZZALAR

Hiç şüphesi burayı ziyaret eden kişinin sipariş etmesi gereken güzelliklerin başında pizzalar geliyor. Pizzaların yapılış biçimi, tam da benim sevdiğim tarza “Napolitan”… Yani kenarları kalın, ortası ince ve bol sulu. Ebat ise tam bir kişilik. Doyarsınız, ama başka yemeklere de mutlaka yer kalır. O yüzden pizza yiyecek olsanız bile, muhakkak önden başlangıçlardan bir şeyler sipariş etmenizi hararetle öneriyorum.

İki pizza denedim burada:

Pepperoni…Dana Pepperoni, Fior di Latte Mozarella, Domates Sos. Gayet basit lakin ustalık gereken dokunuşlarla pişirilmiş bir güzellik. “Bir pizzayı iyi yapan nedir?” sorusuna net bir cevap alabilirsiniz bu nefaseti mideye indirirken. 1- Domates sosu 2- Peynirin lezzeti 3- Hamurun kıvamı ve tadı 4- Pişirenin mahareti. Hepsi bir araya gelince The Ordinary Bomonti ‘deki pizza ortaya çıkıyor diyebilirim. Benden tam not aldı.

The Ordinary Bomonti - Dana Pepperoni
The Ordinary Bomonti – Dana Pepperoni

Pizza Bianco al Tartuffo e Funghi…Fior di Latte Mozzarella, Beşamel, Mantar, Parmesan , Trüf Yağı ile. Benim gibi beyaz pizzaları, hele hele Napolitan tarzda beyazları hiç sevmeyen birini bile hayran bırakan müthiş bir çalışma. Bana çok iyi geldi, damağımda unutamayacağım tatlar bıraktı desem yeridir. Özellikle işin içine trüf girince dünya bir anda güzelleşiveriyor dostlar. Bu pizzada da aynen böyle oldu. The Ordinary Bomonti ‘de tereddütsüz sipariş edebilirsiniz bu iki pizzayı da.

Pizza Bianco al Tartuffo e Funghi
Pizza Bianco al Tartuffo e Funghi

Pasta e Riso

Ragulu Pappardelle, Arabiatta, Ravioli, üç çeşit Risotto ve Caccio e Pepe servis ediliyor makarna ve pilav bahsinde. Bendeniz bir nebze farklı bir şeyler yemek adına beyaz mısır, Gorgonzola ve Parmesanlı Mais Dolce isimli risottoyu sipariş ettim. Güzeldi, hoştu, fakat bir başyapıt değildi. Yan masalarda Ragulu Pappardelle yiyen müşterileri gördüğümde, onu sipariş etmemem içimde kaldı. Bir dahaki ziyaretimde sardalya ile birlikte ragu sipariş edeceğimden ve bu yazıyı ona göre güncelleyeceğimden emin olabilirsiniz.

Gorgonzola ve Parmesanlı Mais Dolce
Gorgonzola ve Parmesanlı Mais Dolce

Dolce /Tatlı

Buraya gelip de bir Tiramisu yemesem olmazdı. Hemen kedi dilli kurabiye, kakao, espresso, Mascarpone kullanılarak yaptıkları bu tatlıyı deneyiverdim. Dengeli, aşırıya kaçmayan, insanın için bayıltmayan bir lezzetti. O kadar tuzludan sonra böyle zarif bir tatlıyla finişe girmek pek hoş geldi.

Tiramisu
Tiramisu

SONUÇ: The Ordinary Bomonti ‘ye Mutlaka Gidin!

Başta da söyledim; kapıdan girer girmez mekan insana rahatlık ve samimiyet karışımı bir enerji aşılıyor. Bu içtenlik, servis edilen yemeklerle yüzde yüz uyumlu bir havayla kucaklıyor insanı. The Ordinary size söz verdiği ne varsa yapabilen, kendisi olmayı başaran ve şehirdeki gastronomik kaliteyi yukarı taşıma konusunda önemli bir işlevi yerine getiren harika bir işletme.

Hiç şüphesiz ziyaret etmeli, hatta müdavim olmalısınız!

0 Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like

Fauna Restoran

KISA BİR TARİHÇE Bundan birkaç sene önce bana, “İstanbul’da en iyi makarna nerede yenir?” diye sorsaydınız, kuşkusuz “Fauna” diye…

Da Vittorio

Şişhane mıntıkasında, dalgınlıkla önünden geçerken fark edemeyebileceğiniz, küçük, sımsıcak bir lokantayı anlatacağım bugün. Adı Da Vittorio…2009 senesinden beri…

Antica Locanda

Kendini “Klasik İtalyan yemeklerinin Arnavutköy’deki temsilcisi” olarak tanımlayan bir lokantadan bahsedeceğim bugün sizlere. “En iyi malzemeler ve en…