Haliç Kıyısında Gerçek bir Fransız: Cafe du Levant

19 Shares
19
0
2

Cafe du Levant, hafızamın silik dehlizlerine, 1994 senesinde ilk defa Creme Brulee yediğim lokanta olarak nakşolmuş sevgili okurlar. Sonrası biraz karanlık. Bölgeye az uğramış olmamın da etkisi olabilir, ilk açıldığında çok popüler olan bu mekanın zamanla sahnelerden ağır ağır kopması da bir sebep olarak kabul edilebilir.

Tarihi bir binanın içinde, Haliç kıyısında, Rahmi Koç Müzesi‘nin tam karşısındaki Lengerhane’nin (Osmanlılarda gemiyi sabitlemek için denize atılan zincir ve ucundaki çapaya Lenger, bunların yapıldığı yere ise Lengerhane denilmiştir.) yanında, yıllar sonra karşıma çıkan bu lokantayı yazmak güzel bir duygu olacak.

Cafe du Levant”ın kapısından girdiğinizde kendinizi Paris’te hissediyorsunuz. Romantik, eşya anlamında kalabalık ama uyumlu bir dekorasyon kucaklıyor sizi. Fransa’dan özel olarak getirilen antikalar, duvarları süsleyen eski bistro afişleri, antika çanta ve şapka koleksiyonları restoranın her köşesini süslüyor. Fonda çalan şansonları da buna eklerseniz, burada geçirdiğiniz birkaç dakikadan sonra İstanbul’da olduğunuzu handiyse unutuveriyorsunuz. Ve inanın bana, bu çok güzel bir duygu.

İşletmesi Divan tarafından yapılan Cafe du Levant, tanıyıp bildiğimiz Divan kalitesine sahip, ama Divan’dakinden çok farklı bir menü ile şaşırtıyor bizi. Biraz iddialı ama, gerçekten Fransa’da yediğinizde, klasik bir lokantada nelerle karşılacaksanız burada da onlar var. Fusion yok, deneme yok, serüven yok. Kalite ve yüzlerce yılın geleneği var. O yüzden, tercihinizi yaparken bunu göz önüne almalısınız. Cafe du Levant‘ı tanımlayan iki kelime: Klasik ve Fransız! Başka bir deneyim arıyorsanız yanlış yerdesiniz.

Bir Fransız lokantasına gittiğimde, hiç tereddüt etmeden sipariş ettiğim ilk tabak Soğan Çorbası olur. Burada da aynını yaptığımı tahmin edersiniz. Sunumundan lezzetine dört dörtlük bir soğan çorbası indirdim mideye. Her zamanki dalgınlığımla üzerine rendeledikleri peynirin ne olduğunu not etmeyi unutmuşum. Ama Fransız menşeli harika bir peynir olduğunu vurgulamalıyım. Türk insanına ters gelse de, bu çorbanın sağlıklı, doyurucu bir yanı da var. Tavsiye ediyorum kesinlikle.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Ve tabii ki Et Tartar ikinci sipariş ettiğim tabak olur bir Fransız lokantasında. (Kaz ciğeri ile çekişir, onu söylemeliyim) Cafe du Levant’da da enfes bir tatar yediğimin altını çizeyim. Bendeniz tartarı kaşık kaşık yiyen bir ecdanın torunu olmaktan mütevellid, kolesterolüm tavan yapana, kan yüzüme hucum edene, tansiyonum alarm verene kadar tartar indirebilirim mideye. Bu lokantada gerçekten çok başarılı yaptıklarını itiraf etmeliyim.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Rokfor, brie, gravyer gibi peynirlerin arz-ı endam eylediği bir Fransız Peynirleri Tabağı, Portakallı Mercimek Salatası, hafif ama dengeli tadıyla iyi bir başlangıç olduğunu düşündüğüm Brie Dampling (börek) gibi yemekler de deneyimledim.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Ara sıcak faslında Quiche Lorraine geldi masaya. Kiş söz konusu olduğu zaman Lorraine, Alcace, Vosgienne gibi ayrımlar var literatürde. Lorraine’in içinde jambon olduğunu söyleyebilirim. Gayet hafif ve lezzetliydi burada tadına baktığım. Ama bir ara sıcak olmaktan ziyade ana yemek gibi de doyurucuydu. O bakımdan sipariş ederken bir denge gözeterek dikkatli olmanızı öneririm.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Ana yemek olarak Beef Bourguignon yedim ve Nirvana’ya ulaşıverdim aniden. Dana eti parçalarının dökme demir tencerede kırmızı şarap ve soğan, sarımsak, ve çeşitli otlarla pişirilmesi ile hazırlanan, kısık ateşte uzun sürede pişirilen bu yemek kimilerine ağır gelse de, benim için çok yerinde bir seçim oldu.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Alternatif olarak Kaya Tuzunda Levrek ya da Bouillabaisse (buyabes) alabilirsiniz sevgili dostlar. Fransa’nın güneydoğu sahilinde bulunan, ikinci büyük şehri ve en büyük limanı olan Marsilya’ya ait geleneksel bir yemektir Bouillabaisse ve içinde pişmiş balık, kabuklu deniz hayvanı ve sebze çeşitleri bulunan bir çorba diye de nitelendirebiliriz. Cafe du Levant’da levrekli versiyonu vardı.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Tatlı olarak da Crepe Suzette ile güzel bir final gerçekleştirdim Cafe du Levant’da. Beef Bourguignon’un tuzlu ve saldırgan lezzetinden sonra hafif tatlımsı bir krep ile denge kurmak çok yerinde oldu diyebilirim.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Sonuç: Gerçek Fransız, gerçek klasik, gerçek Paris atmosferi! Bunları deneyimlemek için az sayıda adresten birisi Cafe du Levant. Yolunuz düşerse oralara gidin diyeceğim, ama muhtemelen düşmez, o yüzden gerçekten Fransız yemeği yemek istiyorsanız, bir zahmet harekete geçin, yola çıkın ve burayı ziyaret edin derim.

Cafe du Levant
Rahmi M. Koç Müzesi Kumbarhane Cad. No: 2
Hasköy – Sütlüce İstanbul
T: 0212 369 66 16
F: 0212 369 66 05
cafedulevant@divan.com.tr 

21 Shares
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like
Olden 1772

OLDEN 1772 : O İhtişama Bu Yemekler Olmuş Mu?

Olden 1772 'yi beylik sözlerle anlatmak bir hayli zor; "Babil'in Asma Bahçeleri" mi desem, "Roma'nın Son Günleri" mi diye sayıklasam? Bilemiyorum! Öyle bir ortam düşünün ki, içine girdiğinizde kendinizi insanoğlunun başarıları karşısında alabildiğine ufacık hissedeceksiniz. Öyle bir parıltı girdabına kapılacaksınız ki buraya adım attığınızda, bunu inşa eden o yaratıcı beynin kıvrımlarına aynı anda hayranlık, gıpta, kıskançlık, sevgi ve öfke ile bakakalacaksınız.

Mürver Restaurant : İstanbul’un En İyisi

Mürver Restaurant hiç şüphesiz İstanbul'un en keyifli, lezzetli ve başarılı restoranı. Burada kendimi mutlu ve huzurlu hissediyorum. Tatlardaki istikrar ve ustalık, her ziyaret edişimde beni şaşırtıyor. Novotel'in tepesindeki bu muhteşem manzaralı mekanı en kısa sürede ziyaret ediniz.
Fıccın

Fıccın Restaurant: Eşi Benzeri Olmayan Bir Dünya

İstanbul'da, hatta belki de Türkiye'de Osetya yemeklerinin en güzel örneklerini sunan mükemmel bir lokanta anlatacağım şimdi sizlere. Fıccın, gabın, velibah, tulen çorbası gibi insanın damağında güller açtıran yemekleri deneyimleyebileceğiniz Fıccın Restaurant. Bugüne kadar bu mekanı ziyaret etmediyseniz, mutlaka bu yazıyı okuyun derim.