Rudolf Karaköy

53 Shares
53
0
0

Rudolf Karaköy, ünlü şef Rudolf Van Nunen‘in geçen sene açtığı, uzun zamandır ziyaret etmeyi planladığım, lakin araya giren bazı olaylar yüzünden bir türlü gidemediğim bir lokanta. Karaköy’ün tam göbeğinde. 10 Karaköy Oteli’nin girişinde yer alıyor. Burada yaşadığım tadım deneyiminin, baştan sonra kadar beklentilerimi karşıladığını söyleyerek söze başlamamda bir sakınca görmüyorum.

Rudolf Karaköy‘ün  yaratıcısı Van Nunen, görkemli kariyeri, memleketimize aşinalığı, geniş çevresi ve yemeğe yaklaşımı ile, bence hayli etkileyici bir kişilik. Benim uçan-kaçan, deneyselliğin doruklarında dolaşan genç şeflerin çalışmalarına nazaran kesinlikle daha çok desteklediğim bir ekolün temsilcisi. Yemekle deney yapmayı seven, ama bunu gerçekleştirirken “klasikler” konusunda da inanılmaz bir “know-how”a sahip olduğu için çizgisini abartıya kaçmadan çeken inanılmaz deneyimli bir adam.

Neticede beni daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum bu satırları okududuğunuzda. Ben daima yeniliği destekleyen bir “yemeksever”im. Ama damağım henüz, bazı kültürlerde normal karşılanan “kakafoniden ahenk yaratma” seviyesine ulaşmadı henüz. Bunu eğitimsizliğime verebilirsiniz. Ya da “zevkler ve renkler tartışılmaz” diyerek geçebilirsiniz. Benim nezdimde Rudolf Karaköy‘ün mutfağından çıkan eserler, tam istediğim kıvamda yaratıcılığı ve deneyselliği içeriyor. Damağımda yarattıkları farklı çağrışımlar, tam da hayalini kurduğum sanatsal dokunuşları kucaklıyor sevgili dostlar.

Mekana giderken mutlaka rezervasyon yaptırmanız gerektiğini belirtmeme gerek yok herhalde. İlgi büyük zira. Ortam ağır, atmosfer sakin ve başbaşa romantik bir yemeğe çıkmak için ideal. Son dönemlerde yemek yediğim eklektik dekore edilmiş lokantalardan sonra buranın sadeliği beni büyüledi desem yeridir. Ayrıca dikkatimi dağıtan bir müzik, görüntü, vs. olmadığı için yemeğe, yediğim her lokmanın lezzetine daha rahat odaklanabildim.

Servis için söylebilecek fazla bir şey yok. Tek kelimeyle mükemmel, sıcak, ne yaptığını bilen ve kendinizi rahat hissetmenizi sağlayan bir servis yaklaşımı var Rudolf Karaköy ‘de. Deneyimli ve güleryüzlü, konuya hakim hizmet anlayışının her daim destekçisiyiz.

İlk defa geliyorsanız, menüden farklı yemeklerin tadına bakmak ve mekanın ruhunu özümseyebilmek adına, benim yaptığım gibi bir tadım menüsü sipariş edin. Fiyatı 200 TL olan bu tadım menüsünü deneyimlediğinizde hem doyacak, hem de farklı içerikte yemekleri artarda masanızda görebileceksiniz. Fiyatı yüksek bulabilirsiniz. Benim açımdan önemli olan fiyat/performans oranı olduğu için, verilen ücreti kesinlikle hak eden bir çalışma söz konusu olduğunu düşünüyorum Rudolf Karaköy‘de.

Menü, pek çok tadım menüsünde olduğu gibi, bir Amuse Bouche ile açıldı. Benim deneyimlediğim menüde, passion fruit havyarlı istiridye çıktı karşıma. İstiridyenin hafif ekşimsi tadının, passion fruit’in tatlı lezzetini taşıyabildiğini ve aralarında kesinlikle bir tezat oluşmadığını düşünüyorum. Hoşuma gitti. Gerçekten de bir damak hoşluğu ile yemeğe başladığım hissini yaşadım.

IMG_9261

Sonra sıra yeşil otlu pirinç ceketinde, deniz börülcesi ve sarı biber esansı ile harmanlanmış, sote edilmiş deniz tarağı “Victoria” ya geldi. Deniz tarağının durduralamaz bir fanatiği olan bendeniz için çiçek bahçesinde dolaşmak gibi duyguydu bu yemeği mideye indirmek. Tarağa “yataklık” eden deniz börülcesinin ise bol tuzlu terbiyesine hayran kaldım. Onu ayrıca, bağımsız bir yemekçesine yedim gözlerimi kapatarak.

IMG_9268

Ardından sıra, Yasemin çayı consomesi ve Ege levreğinden müteşekkil “Alaaddin” adlı yemeğe geldi. İsmini meşhur masal kahramanının lambasından alan, bir çaydanlıkta tüte türe gelen. Üst kısmında buharda ısısını koruyan levreğini afiyetle yediğim, çaydanlığın içindeki yasemin çayı çorbasını hayret ederek içtiğim bu yemeği kavrayabilmek için fotoğrafına bakmanız yeterli diye düşünüyorum.

IMG_9277

Masayı şenlendiren bir sonraki yemek, dişi ördek göğsüydü. Beş Asya baharatlı kıtır kabuk, balkabağı püresi, zencefil, yaban mersini esansı, kavrulmuş “shallot” kestane kompotu ile sunulan bu güzelliğin dengesine hayran kaldım. İşte kast ettiğim tam olarak bu. Hafif tatlımsı sosun ördek etiyle dans etmesinden aldığım hazzı anlatmak istiyorum denge derken. Bir zamanlar yazdığım füme et üzerine çikolata sos dökerek bana kısa devre kaptıran lokanta ne kadar uzağımda ise, Rudolf Karaköy‘ün dişi ördek göğsü o kadar yakınımda diyebilirim.

IMG_9293

Sonra? Fethiye’den gelme, poşe edilmiş ayva kompot ile sunulan ılık keçi peyniri sökün etti masaya. Hafif tuzlu olsa da, gerçekten damakta çok kuvvetli bu lezzeti afiyetle yedim.

IMG_9304

Tatlı faslı başladığında ise, Galata Kulesi ismini verdikleri çalışmayı tatma fırsatını yakaladım. İçinde neler mi vardı? Zencefilli ananaslı parfe, biberli ahududulu tart, portakal konfisi ve safran tozlu gül yaprakları. Çilolatadan yapılma koni şeklinde bir şapkayla servis edilmesinden ötürü Galata Kulesi ismiyle servis edilen bu güzellik damağımda infilak etti adeta.

IMG_9315

Bütün bunların üstüne çay ve kahve eşliğinde inanılmaz lezzetli çikolatalar getirdiklerinde, artık bir şey yemeğe yerim kalmamış olsa da, elimden geldikçe bunlarından da tadına bakmaya gayret ettim.

Bu tadımın neticesi benim açımdan çok netti. Çok büyük bir keyif aldım. Büyük bir şefin değerli çalışmalarına tanıklık ettim ve bunları yüzde yüz yemeğe odaklanabileceğim harika bir atmosferde gerçekleştirdim.

Özel günlerinizde gitmenizi tavsiye ederim Rudolf Karaköy’e.

Rudolf Karaköy
Kemeraltı Caddesi No:10
Karaköy İstanbul
(0212) 703 33 25 / 0 532 602 78 78
reservation@rudolfkarakoy.com.tr

53 Shares
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like

1924 Rejans Restaurant

TOKİSTANBUL Bugün eski İstanbul’dan pek bir şey kalmadı elimizde. “Nerede Direklerarası’ndaki o eski Ramazanlar?” gibisinden bir şeyler geveleyip,…
Olden 1772

OLDEN 1772 : O İhtişama Bu Yemekler Olmuş Mu?

Olden 1772 'yi beylik sözlerle anlatmak bir hayli zor; "Babil'in Asma Bahçeleri" mi desem, "Roma'nın Son Günleri" mi diye sayıklasam? Bilemiyorum! Öyle bir ortam düşünün ki, içine girdiğinizde kendinizi insanoğlunun başarıları karşısında alabildiğine ufacık hissedeceksiniz. Öyle bir parıltı girdabına kapılacaksınız ki buraya adım attığınızda, bunu inşa eden o yaratıcı beynin kıvrımlarına aynı anda hayranlık, gıpta, kıskançlık, sevgi ve öfke ile bakakalacaksınız.

Mürver Restaurant : İstanbul’un En İyisi

Mürver Restaurant hiç şüphesiz İstanbul'un en keyifli, lezzetli ve başarılı restoranı. Burada kendimi mutlu ve huzurlu hissediyorum. Tatlardaki istikrar ve ustalık, her ziyaret edişimde beni şaşırtıyor. Novotel'in tepesindeki bu muhteşem manzaralı mekanı en kısa sürede ziyaret ediniz.
Fıccın

Fıccın Restaurant: Eşi Benzeri Olmayan Bir Dünya

İstanbul'da, hatta belki de Türkiye'de Osetya yemeklerinin en güzel örneklerini sunan mükemmel bir lokanta anlatacağım şimdi sizlere. Fıccın, gabın, velibah, tulen çorbası gibi insanın damağında güller açtıran yemekleri deneyimleyebileceğiniz Fıccın Restaurant. Bugüne kadar bu mekanı ziyaret etmediyseniz, mutlaka bu yazıyı okuyun derim.
FIREROOM ATAŞEHİR

FIREROOM ATAŞEHİR: BİR SOKAK LEZZETLERİ ŞÖLENİ

Ataşehir'de açılan Fireroom, fine dining dokunuşları ile sokak lezzetleri sunma trendinin en yeni temsilcisi. Hazer Amani'nin imzasını taşıyan mekanın kokoreç, burger, falafel, churros gibi farklı mutfakların ürünlerini bir araya getiren bir yapısı olduğunu özellikle vurgulamamız gerekiyor.