Sini Köftecisi

0 Shares
0
0
0

Sevgili dostlar, zaman zaman ihtişamlı lokantalara gidip renkleri göz kamaştıran, lezzetleri damakta inanılmaz patlamalar yaratan yemekleri yazıyorum. Bazı günler enerjik garsonları yaratıcı ve bilgili, dekorasyonları son kertede gözalıcı ve etkileyici, konumları ve manzaraları ise insanı baştan çıkartan mekanların özelliklerini paylaşıyorum sizlerle. Bazen hayatın bu denli hırpalayıcı olduğu, insanların aslında doymak için bile yemek bulmakta zorladıkları bir memlekette, bu denli pahalı ve lüks bir yaşamın nasıl sürdürüldüğünü kavrayamadan, sürekli saşırarak yazıyorum yazılarımı. İstanbul sadece çok pahalı bir kent değil, aynı zamanda abartılı zevklerin havada uçuştuğu bir şehir. İşte insan bu “lüküs hayat”lar girdabında, biraz olsun, basitliğe, inceliğe, abartıdan uzaklaşmaya ve özüne dönmeye ihtiyaç duyuyor bazen.

Bu yazıya konu olan Sini Köftecisi de aynen şu son cümlede anlattığım gibi mekan. Gayrettepe’de bir apartmanın altına sıkışmış, ufacık, kendi halinde, üç beş masadan müteşekkil, bir defa geleni anında müdavime çeviren bir lokanta. Tuhaf bir büyüsü ve tabii ki inanılmaz lezzetleri var. İnsanın bu şehirde gereksindiği basitlik ve inceliği tam olarak karşılayan bu mekanı, bendeniz de kısa ve öz bir üslupla anlatmayı deneyeceğim:

Öncelikle nasıl ulaşacağınızı anlatayım. Yeri çok merkezi Sini Köftecisi’nin. Yıldız Posta Caddesi No 34. desem pek çok okur için yeterli olacaktır diye tahmin ediyorum. Mekanlara göre tarif etmem gerekirse şöyle diyebilirim: ” Gayrettepe’de Şayan İşkembecisi’nden Dedeman Oteli’ne doğru giderken, sağ kolda, Discorium’da gelmeden hemen önce, büyük bir apartmanın girişinde” Tam karşısında çay-kahve içmek isteyenlerin uğrak yeri Bulvar Pastanesi mevcut. Gittiğinizde o bölgenin İspark mecrası olmasına bağlı olarak, parasını ödeyip arabanızı park edebilirsiniz. Bazen tam önünde bile yer bulunuyor.

Müşteri kitlesi, rahatlıkla tahmin edebileceğiniz gibi, o bölgede çalışan beyaz yakalılardan oluşuyor Sini Köftecisi’nin. Dolayısıyla öğlen yemeği vakti hayli dolu oluyor. Dışarıda son derece kısıtlı yeri var. Oturacak masa bulmakta zorluk çekilmesi normal karşılanmalı. İçerisi de daracık bir mekan olduğu için bazen ayakta kalan ve sıra bekleyen, ya da kapıdan dönen müşteriler olduğunu gördüm. Bu konuda ufak bir not: Ben bu lokantaya tüm ziyaretlerimi yaz mevsiminde yaptığım için, kışın içerisinin nasıl olacağını çok iyi tahmin edemiyorum. İçimden bir ses, insanın üstünün yağ kokması ihtimali olduğunu fısıldıyor, ama denemeden bilemeyiz tabii.

Yemeklere gelince, nereden başlasam bilemiyorum, zira anlatılabilecek bir çok farklı çeşit var. Ama dikkate alınması gereken kritik nokta aslında şu: Buranın adında “Köfte” kelimesi geçiyor olsa da, aslında bildiğiniz, tencere yemekleri yapan bir esnaf lokantası. Dolayısıyla, pişirdikleri günlük yemekleri, “günün menüsü” mantığı ile tahtaya yazıyorlar ve oradan bakıp mideye indireceklerinize karar veriyorsunuz.

Mekana adını veren köfte, tam da benim sevdiğim cinsten bir lezzet barındırıyor bünyesinde. Gergin, dolgun, etin yağını ve tadını damağa sıvayan türden bir cazibe nesnesi. Yanında bulgur pilavı, rendelenmiş havuç, yeşil salata geitiriyorlar. İnsan gerçekten parmaklarını yiyor bu enfes lezzetin keyfine varırken. Özellikle yakın plan çekimini de koyduğum bu köftelerin dokusuna dikkat etmenizi öneririm. İnsanın bakarken bile karnı gurulduyor.

DSC07812

DSC07813

Ayrıca, önden mutlaka çorba içmenizi hararetle öneririm. Burada kereviz, semizotu, sebze, mercimek ve ezogelin çorbalarından tatma fırsatım oldu bugüne kadar. Her defasında midem bayram etti. Hiçbir sefer en ufak pişmanlık duymadım. Hepsi birbirinden lezzetli ve hafifti. Bu lokantanın, benim gibi çorbaperver bir şahıs için biçilmez kaftan olduğunu söyleyebilirim rahatlıkla.

DSC07808

photo2 (1)

Burada tadına bakma fırsatını yakaladığım diğer yemekleri de kısaca anlatmak gerekirse, mücver, kadınbudu köfte, islim kebabı, ekşili köfte, cacık, elma hoşafı gibi güzellikleri sayabilirim. Bunların içinde mücverin inanılmaz hafifliği, ekşili köftenin durmadan suyuna ekmek bandığım harika terbiyesi unutamadığım noktalar olarak belleğime nakşolmuş.

photo3 (1)

Tabii bütün bunların dışında, mekanda harika zeytinyağlılar olduğunu ilave etmeme de gerek yok diye düşünmekteyim. Benim size önerim, zeytinyağlılardan oluşan karışık bir tabak yaparak keyfine varmanız. Bunun nasıl göründüğünü anlayabilmeniz için bir fotoğraf paylaşmam yerinde olacak. Aşağıda kabak, barbunya ve zeytinyağlı taze fasülyenin bir parça yoğurt ile ahenkli dansını görebilirsiniz.

DSC07810

Tatlı niyetine yediğim hoşafı saymazsak, burada servis edilen tatlıların ne durumda olduğu konusunda fikir yürütmem pek mümkün değil. O yüzden mekanın bu konudaki yeteneklerini bilemiyorum diyebilirim.
Lokantanın sahibi Nermin Hanım sürekli koşturan ve bu koşturmanın ortasında güleryüzlü davranmak için elinden geleni yapan iyi bir işletmeci. Onu buradaki başarılı işinden dolayı tebrik etmek gerekiyor.
Sözün özü, Sini Köftecisi, benim nezdimde, yaşadığımız kentte nadir bulunan, çok değerli bir eser, adeta gizli kalmış bir hazine…
Burada her gün farklı yemeklerin tadına varıp tekrar tekrar gelmek istiyorsunuz.
Kimseye söylemeyin burayı, yer bulamayız yoksa…

Sini Köftecisi
Yıldız Posta Cad.
Evren Sit. No:34/D-3
Beşiktaş
Telefon: 0212 347 93 58

0 Shares
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like
Payyar Ocakbaşı

Payyar Ocakbaşı: Fenerbahçe’deki Yeni Adresimiz

Fenerbahçe'nin en güzel yerinde, tanınmış şef Burak Zafer tarafından açılan Payyar Ocakbaşı'nı ziyaret ettikten sonra, sizlerle düşüncelerimi paylaşmasam olmazdı sevgili dostlar. Bu yazının konusu, çiçeği burnunda bu mekanın bende yarattığı hoş izlenimleri dışa vurmaktan ibarettir.
Aşçı Bacaksız

Afyon’da Müthiş Bir Lokanta: Aşçı Bacaksız

Bu sene UNESCO nezdinde "Gastronomi Şehri" ünvanını alan Afyon'un, bu ünvanı kazanmasına neden olan o müthiş etlerini yiyebileceğimiz lokantaların arayışındaydım şehre geldiğimde. Afyon sokaklarında keyifli keyifli dolaşırken Aşçı Bacaksız'ın kapısından içeri giriverdim ve hayat birkaç saatliğine güzelleşti sevgili dostlar.
Rita Deli

Rita Deli : Moda’da New York Rüzgarı

Avrupa'da küçücük mekanlar vardır. İnsanlar önünde kuyruk olur, siz de hayran hayran sıraya girip ne ile karşılacağınızı beklersiniz kuyrukta. Bana kalırsa Rita Deli de böyle bir işletme olmaya namzet. Çok beğendiğim tarihi bir Kadıköy binasının hemen altında küçücük bir dükkanda çalışıyorlar.
Tiritçi Mithat

Tiritçi Mithat: Konya’da Damağım Bayram Etti

Tarihi Tiritçi Mithat, Konya merkezde, hemen Aziziye Camii'nin civarında yer alan, her gidişimde aklımı başımdan alan tiridi ile gönlümü fetheden mükemmel bir lokanta. Bana kalırsa Konya'ya yolu düşen herkes, mutlaka bu müthiş mekana uğramalı ve tiridin tadına bakmalı. Kuzu etinin, pideyle, domates ve maydanozla kucaklaştığı bir efsane.