Bitip tükenmeyen Karaköy keşiflerime devam ederken, artık gece gündüz cıvıl cıvıl olan bu coğrafyanın tam ortasında Louis Bistro’ya denk geldim. Kentimizin yükselen değeri Karaköy’ün her zevke, renge ve yaş grubuna göre sunabilecekleri olduğunu, bu vesileyle bir kez daha görmüş ve yaşamış oldum. Daha önce sizlere sunduğum Gaspar, Tükkan, Coffee Sapiens ile ilgili değerlendirmelerime Louis’e dair yazımla devam ediyorum sevgili dostlar.
Mekan, Mimar Sinan’a ait olan Kılıç Ali Paşa Hamamı’na açılan Gece Kuşu Sokak’ta konuşlanmış, Port Hotel’in altında, son kertede merkezi bir konuma sahip. Yüksek tavanlı, tam da benim sevdiğim türden. Yerdeki taşlardan, duvardaki tuğlalara, tavana uzanan açılabilir camlardan, barına kadar her şey incelikle düşünülmüş, planlanmış ve hayata geçirilmiş. İçeride kendimi iyi hissettim. Yemeklerden bahsetmeden önce bunu belirtmeliyim. Mekan hoş görünüyordu. Kendi tabirleriyle söylüyorum: “French Demi-Chic tarzında” dekore edilmiş bir lokantada lezzetli bir yemek yedim.
Menüleri ise “fine dining” esintileri taşıyan bir füzyon üslubunda oluşurulmuştu. Bu füzyon vurgusunu, örneğin, tadında baktığım “Gavurdağ Bruschetta”da çok açık ve net görme şansım oldu. Kıtır ekmek üzerinde domates, kırmızı soğan, yeşil sivri biber, ceviz, nar ekşili sos ve sumaklı gavurdağ salatası geldi masaya.
“Bilmezdim gavurdağ salatasının bu kadar güzel,
Bruschetta’nın ise gavurdağı ile böyle uyumlu olabileceğini”
10 numara bir tapas yedim be ve bunu şiddetle tavsiye ediyorum herkese.
Bunun dışında başlangıc kategorisinde Yengeç Gratine indirdim mideye. Enginar yatağında kremalı yengeç şeritleri üstünde Ege otları ve panko karışımından oluşan bu yemek ılık lezzeti ile beni çok şaşırttı. Her sağlıklı yiyeceğe olduğu gibi enginara da olağanüstü bir sempatiyle yaklaşmayan bendeniz, bu güzel arkadaşı afiyetle yedim açık konuşmak gerekirse.
Ana yemek faslına geçildiğinde garnitür sebzeler ve lime sos ile servis edilen Sahanda fırın somon yedim. Özellikle sosun tadını çok beğendim diyebilirim. İkinci tadına baktığım yemek ise Tahinli enginar kalbi yatağında fesleğen soslu levrek adlı “çalışma”ydı. Bana kalırsa levreğin fesleğen ile harmanlanmış tadı enfesti. Kızartma olarak pişirilmiş olmasına karşın son derece hafif ve lezzetliydi. Sevenlerine duyurulur: Tahinli enginar kalbi de ciddi bir afet olarak kurulmuştu tabağa.
Karaköy’ü seviyorsanız, Türk ve dünya mutfaklarının öpüştüğü füzyon tarzı yaklaşımlar ilginizi çekiyorsa ve bir Mimar Sinan eserinin yanında modern bir bistroda ince bir üslupla yemek yemek istiyorsanız bana kalırsa Louis’e gitmelisiniz.
Tam aradığınız yer burası!
Louis Bistro & Restaurant
Kemankeş Mh. Necati Bey Cd.
Gece Kuşu Sk. No:6
Karaköy / İstanbul
info@louisbistro.com
+90 (212) 243 27 33