Bizim mahallenin tam karşısında yatıp uzanan güzeller güzeli Moda’daydık geçen akşam. Kalamışlı olmanın en muhteşem yanı, belki de uzaktan Moda‘ya bakmak, diye düşünenlerdenim uzun senelerdir. Aynı şekilde, Moda Deniz Kulübü‘nde oturup Fenerbahçe‘yi seyretmek de ayrı bir keyifti bu deneyim esnasında.
Üstelik bir de mehtap yusyuvarlak tepemizde yükselmiş, uzakta silüetlerini gördüğümüz tekneleri aydınlatırken, Münir Nurettin‘in şarkısını inceden duymamak elde değildi o gece. Keyifliydik. İnsanın huzur bulmasının olanaksız olduğu bir ülkede, nadiren de olsa “Bir Tatlı Huzur Almaya” gelmiştik işte.
Moda Deniz Kulübü yabancısı olduğum bir dernek değil aslında. Arada sırada buraya üye olan tanıdıkların davetleri üzerine ya da düğün-dernek işleri için seneler içinde pek çok defa ziyaretine geldiğim bir mekan. Her defasında benzer mutluluklarla ayrıldığım için, bu işletmeyle ilgili pek de öyle olumsuz duyguya sahip değilim.
Benim açımdan Moda Deniz Kulübü‘nün önemli yanı, buranın kuruluşunun, 1935 senesinde Celal Bayar tarafından Atatürk‘ün emriyle gerçekleştirilmiş olması ve o günden bu yana aynı misyon ve motivasyon ile varlığını sürdürmesi. Atatürk’ün kurmuş olduğu Cumhuriyetin ana felsefesini, yanı batılılaşmayı temsil etmesi açısından Moda Deniz Kulübü, günümüzde yaşamaya devam eden son kalelerden birisi belki.
Öte yandan konumu, ilkeleri ve temsil ettikleri ile, bundan 100-200 sene önce insanların daha ince zevklere, beğenilere sahip olduklarını, daha kibar ve estetiğe uygun bir yaşam sürdüklerini gösteriyor Moda Deniz Kulübü. (Belirli bir kesimden bahsediyorum doğal olarak). Buranın varlığı bana tuhaf bir şekilde günümüz entelektüelinin, eski zaman bilginlerine göre ne kadar zavallı, modern dünyanın sonradan görme zenginlerinin yüz yıl öncesinin üst tabakasına kadar ne denli zarafet yoksunu olduğunu da gösteriyor. (Bu yazdıklarım kişisel izlenim ve hisler, unutmayın.)
Moda Deniz Kulübü, benim için biz zamanlar Ankara’da babamın amcasının sık sık ziyarete gittiği Baba Karpiç‘in eski metrdotellerinden Serj Homyak (Süreyya)’ın dokunuşlarıyla, Münir Nurettin‘in tadına doyulmaz konserleriyle, herkesin üstünde yer almak için can attığı efsanevi “hususi raft”ıyla hala büyülü bir dünyanın izlerini taşır.
İşte bun dünyanın yemeklerini deneyimledik geçen akşam. Neler mi vardı menüde:
Tadımlık
Tarama ve Sarı Vokta
Soğuk Başlangıç
Somon Gravlaks, Pumpernickel ve Stracciatella
Ara Sıcaklar
Piroşki, Kabak Tava
Ana Yemekler
Boeuf Stroganoff, Kuzu Karski, Dil Meuniere, Tavuk Kievski, Ankara Köftesi
Tatlı
Parfe
Öncelikle şunu belirteyim. Tarama hastasıyım ben. Daha önce yazdıklarımı okuduysanız bunu zaten biliyorsunuz. Asmalı Cavit’in taramasını da çok iyi bulurum. Uzun zamandır ilk defa, bu taramanın üzerinde bir lezzete sahip olanını tatma şansına sahip oldum. Yumurta beyazı içinde sunumu ve yanında getirdikleri sarı vokta olağanüstüydü. Açıkçası, bir zamanlar Rejans’ta içtiklerimden bile daha iyiydi.
Ayrıca Süreyya döneminden yadigar turşuların da tadına doyamadım. Bir de hayatımda yediğim en güzel patlıcan salatalarından birini getirdiler. Burayı ziyarete giderseniz, bahsettiğim bu üçlüyü mutlaka mideye indirin sevgili dostlar.
Somon Gravlaks, Pumpernickel ve Stracciatella isimleri sizi şaşırtmasın. Somon füme, çavdar ekmeği ve stracciatella peynirinin birleşmesinden oluşan bir yemekti bu. Sevdim, ama yukarıda saydığım üçlünün gölgesinde kalmıştı bana kalırsa.
Ara sıcak faslında getirdikleri Piroşki ve Kabak Kızartma ikilisini de beğendim. Tam bol kıymalı piroşkinin ne kadar güzel olduğunu düşünürken, harika bir kabak kızartma getirdikleri için burada oyumu kabaktan yana kullanmak istiyorum. İnanılmaz lezzetli ve hafif pişirmişlerdi. Yanındaki süzme yoğurt da çok iyi uymuştu.
Ana yemek sözkonusu olduğunda da Boeuf Stroganoff ve Kuzu Karski‘ nin tadına baktım. Özellikle stroganoff çok lezzetli ve yumuşacıktı.
Kapanışı ise Moda Deniz Kulübü’nün medar-ı iftiharı diyebileceğimiz Parfe ile yaptık. Tadı damağımda kaldı. Özellikle yanında getirdikleri, bir zamanların İran Şahı Pehlevi’nin hüzünlü eşi Farah Diba’nın saçları ile anılan şekerin görüntüsü dillere destandı.
Sonuç: Çok hoş bir mekanda harika bir yemek deneyimi yaşadık.
Bizi buraya davet eden Mörfi Menahem‘e, harika bir şekilde ağırlayan Moda Deniz Kulübü genel müdürü Ayhan Alpakın‘a, öyküleri ve neşeli sohbetiyle gecemize renk katan Osman Serim‘e teşekkür ederim.
Moda Deniz Kulübü’nün daha uzun seneler varlığını sürdürmesi dileğiyle!