Rocca Brasserie , yakın zamanda, otelin yeni executive chef’i Omar Mosquera Mallen‘in önderliğinde, yeni bir felsefe ve dokunuşla oluşturulan menüsüyle karşıma çıktı.
Akdeniz mutfağının daha çok doğu ve güney kısımlarından esinlenen yeni menüsünü deneyimlediğimde ise, Raffles İstanbul‘da Arola‘dan sonra, Rocca Brasserie’nin de kimliğine kavuşmasıyla taşların iyice yerine oturduğunu gördüm.
Son dönemde “ülkesel”den ziyade “bölgesel” mutfakların ön plana çıktığı işletmelerin iyi ürünler ortaya koyduğuna zaten tanık oluyorduk. “Bölgesel”den bir kademe yukarı çıktığınızda ortaya çıkan “global” mutfak menüleri ise, ne yazık ki giderek daha karmaşık hale gelmekteydi. Bu son gelişmeyle, benim için İstanbul’da bölgesel mutfak kategorisinin iyi temsilcilerinden biri olan Go Meso’nun yanına Rocca Brasserie de ilave oldu.
Açılışı taze portakal, turp ve tarçın sos ile servis edilen Portakal ve Turp Salatası ile yaptık Rocca Brasserie’de. Turp ve portakalın birbirini dengeleyen tatlarının hiç de tezat oluşturmadan, “zarif” bir açılış yaptığına tanık oldum bu yemeği yerken.
Ardından bendenizin damağında “yasaklılar” değil belki, ama “hoş görülmeyenler” listesinde sağlam bir yere sahip olan Tabule ile devam ettik. Bulgur salatasının çeştli sebzeler, maydanoz, nane ve bol limon ile harmanlandığı bu girizgah, benim için kabul edilebilir nitelikteydi.
Ardından hayatımda yediğim en güzel Humus’u mideye indirdim Rocca Brasserie‘de. İçindeki kavrulmuş nohutlara tek kelimeyle bayıldım. Bu birliktelik kimin icadıysa şapka çıkartıp yemeğimin keyfine daldım.
Sonra sıra ceviz ve sebze ile doldurulmuş patlıcan’dan oluşan Betingan’a geldi menüde. Yine zarif ve damakta insanı yormayan, güzel bir çalışmaydı. Lakin humustan hemen sonra geldiği için biraz oun gölgesinde kaldı.
Ve sıra bir başyapıta gelmişti sevgili dostlar. Humus’un etkisinden henüz kurtulmuştum ki, peynir ve sebzeler ile doldurulmuş Kabak Çiçeği Dolması geliverdi masaya. Benim için Rocca Brasserie’de yediğim en muhteşem şey buydu açık konuşmak gerekirse. Her lokantada sipariş ettiğim kabak çiçeği dolmasının kızartma halini ilk defa deneyimlediğimden olsa gerek, her şeyi unutup büyük bir şaşkınlık ve mutlulukla yemeğe dalıverdim.,
Benim gibi Boğaz kökenli vatandaşlar için normal şartlarda dolgu malzemesinden öteye gitmeyen levrekle yapılmış bir yemek getirdiler sonra. Patates ve biberiyeli kiraz domateslerle servis edilen Izgara Levrek, damağımda o kadar zarif, o denli ipeksi bir dokunuş bıraktı ki, o güne dek levrekle ilgili biriktirdiğim pek çok düşünceyi neredeyse unutacak hale geldim.
Altın vuruşu, patlıcan, çamfıstığı ve nar ile servis edilen kuzu kol, ya da menüdeki ismiyle Kuzu Muttabal ile yaptık Rocca Brasseri’de. Dengeli, uzun süre pişirilmiş, dokunduğunuzda lime lime olan bu eti büyük bir keyifle mideye indirdim.
Finalde ise, Raffles Patisserie‘den baştan çıkarıcı lezzetler süsledi masayı. Gördüğünüz ekler ise benim favorimdi.
Sonuçta, Rocca Brasserie yeni şef ve yeni menü ile, bana kalırsa tam da olması gerektiği noktada ve şekilde, müşterilerine hizmet veriyor. Mutlaka denemelisiniz!
Rocca Brasserie
Raffles İstanbul, Zorlu Center AVM, Balmumcu Mahallesi,
Barbaros Bulvarı, Beşiktaş, İstanbul