The Galliard Brasserie

16 Shares
16
0
0

Daha önce hakkında keyifli bir yazı kaleme aldığım The Galliard, bu sene farklı atılımlar peşinde sevgili dostlar. Fine dining felsefesine uygun tasarlanmış üst katı, bu işlevine doludizgin devam ederken, giriş katı, bu seneden itibaren dört başı mamur bir brasserie atmosferine bürünmüş.

(Üst katta neler olup bittiğini merak edenler için: https://www.lokantalarim.net/lokantalarim/dunya-mutfagim/thegalliard/ ).

Benim bu yazımda anlatacağım The Gailliard Brasserie ismini verebileceğimiz giriş katı. Tamamen değişik bir menü ve farklı fiyat seviyeleri ile karşılaşacağınız bu mekanı bendeniz çok sevdim, umarım sizler de beğenirsiniz.

Öncelikle şu konuyu açıklığa kavuşturalım: The Galliard Brassserie, geçen sene ortaya çıkan The Galliard imajının dışına çıkmış durumda. Pek çok dostumun mekanı tavsiye ettiğim zaman fiyatlara itiraz ettiğini anımsıyorum geçen yıl. Fine dining için normal, ama normal gelir düzeyinde bir insan için pahalı sayabileceğimiz bu rakamlar konusunda yapılan itirazlar biraz haklıydı bana kalırsa.

The Galliard Brasserie ise, fiyatlarını Midpoint, Bigchefs gibi benzer yerlerin seviyelerinde tutmuş. Yemek kalitesi ise bir hayli yukarıda namzetlerine göre.

Yani, sözün özü, tam da benim hoşlandığım bir fiyat/performans harikası ortaya çıkmış The Galliard Brasserie ‘de. Porsiyonlar -girişler de dahil- bir hayli büyük ve doyurucu. Fiyatlar kabul edilebilir seviyede ve sıkı durun, sadece akşam değil, öğle yemeği de yiyebilirsiniz burada.

Bütün bunların üzerine bir de haftanın belirli akşamları mekanda düzenlenecek müzik performanslarını eklersek, The Galliard Brasserie  ciddi bir cazibe merkezi haline geliyor bana kalırsa.

Yemek konusunda, pek çok telden çalan bir menünün sayfalarında gezintiye çıktık mekanı ziyaret ettiğimiz zaman. Hemen hepsi belirli bir kalitenin üzerinde olan yemekler için yorumlarım şu şekilde:

Fransız Soğan Çorbası: İyi bir başlangıç, tadı yerinde, bol soğanlı, gayet kıvamlı, lakin riskli bir seçim. Kendi başına doyurucu bir yemek olduğu için, baştan çorba seçerseniz tıkanabilirsiniz.

20151112035145

Empanada: İspanyol meşeli çiğ börek diyebileceğimiz bir formatı var. Büyüklük olarak, daha çok Madrid’te yediklerim gibi “empanadia” büyüklüğünde. Süprizli yanı, içinde mozarella ve mısır olması. Gayet lezzetli, ama kıymalı olsa da hiç itiraz etmem.

20151112034840

Kuzu Kavurmalı Humus: İşte bu insanı “kafadan kopartan” bir yemek. Gayet kuvvetli ve saldırgan bir humusun üzerinde ağızda infilak eden bombastik kuzu parçaları. Bu ikilinin mücadelesinden kuzu galip çıkmış gibi görünse de, humus da gayet kendini gösteriyor. İçinde dolmalık fıstık, sumak ve çiğ sıkım zeytinyağı da mevcut. 10 Numara!

20151112034836

 Kalamar Sote: Soğan, renkli biberler, çeri domates ile sunuluyor. Biraz daha yoğun bir sos ve lezzet ile sunulmasını tercih edebilirim diyebileceğim bir yemek.

20151112030947

Kadayıfta Karides: Kuru meyveli köz biber sos ile sunulan bu yemek çok iyi bir girizgah bence. Özellikle sosa bandırıp mideye indirdiğinizde, kadayıfın çok iyi bir lezzet taşıyıcı olduğunu söyleyebilirim.

20151112034837

Mantı: The Galliard özel tarifi ile sunulan bu mantıyı çok sevdim. Hem göze, hem damağa hitap eden, yanında verdikleri süzme yoğurtla uyumu mükemmel bir çalışmaydı. Dolgun, malzemesi bol, kendini bırakmamış büyük büyük mantı parçaları yedik burada. Kesinlikle tavsiye edeceğim seçimlerden.

20151112034857

Etli Pazı Sarma: Ben şanslı bir adamım. İki gün üst üste harika dolmalar yedim (bir diğeri de Roka Pera’daydı).  The Galliard Brasserie , bence insanı baştan çıkartan bir yemek kurgulamış, yine deneme yanılmalarla çok iyi bir sonuca ulaşmış, dolgun ve lezzetli sarmalar sunmaya başlamış. Bunu bir tabak söyleyip, ana yemek olarak yedikten sonra kalkabilirsiniz rahatlıkla. (fiyatı: 28 TL)

20151112034852

The Galliard Kebap: Sous vide tekniği ile pişmiş, kibrit patates, baharatlı tırnak pide, domates ve yoğurt sos ile sunulan harika bir ana yemek. Yumuşacık etin her bir lifini hissederek yediğimi belirtmeme gerek olduğunu sanmıyorum.

20151112030823

Köfte: Bol yağlı ekmeklerin üzerinde, bana kalırsa biraz fazla yoğrulmuş köfteler. Ben sert köfte sevsem de, sanki biraz daha yumuşamaları gerekiyor diye düşünmekten kendimi alamadım yerken.

20151112030355

The Galliard Burger: Pane soğanlar, beyaz cheddar, çeri domates, sarı cheddar, marul, mantar, salatalık turşu ile sunulan, devasa büyüklükte bir burger irisi. Tadı yerinde. Ekmeği lezzeti taşımanın yanı sıra, “ben burdayım” diyen otonom bir duruşa sahip. Köftesi az önce bahsettiğim sebepten biraz gergin. Daha sulu olması gerekir. Yine de eriyen peynirin turşu ve mantarla birlikteliği gayet hoş. Çok doyurucu bir ana yemek.

20151112025815

Deniz Mahsüllü Pasta: Karides, kalamar, midye, kum midyesi gibi güzelliklerle sunulan bu yemeğin biraz daha makarnaya ihtiyacı olduğunu düşünsem de, tadını çok beğendim. Neredeyse Lizbon’da önüme gelen o devasa tabakları anımsattı bana.

20151112025630

Karamelli Rüyalar: Uzun zamandır yediğim en dengeli ve hafif tatlı. Üstelik bu kadar karamele ve malzemeye karşın. Yanında da, “Farah’ın Saçları” misali sunulan kristalize şeker ile harika bir final. Tavsiye ederim.

20151112025541

Apple Pie: Üzerinde dondurmayla gelen, strudel benzeri bu tatlı insanın içini bayıltmayan, The Galliard Brasserie ‘nin kuvvetli tatlarını dengeleyen, hoş bir finiş olabilir. Sunumu da tadı kadar dikkat çekici.

20151112031327

Sufle & Sorbet & Dondurma: Limonlu sorbet, benim sevdiğim gibi yemeğin ortasında damağın pasını silmek için getirilse çok daha iyi olur diye düşünüyorum. Sufle insanı üzmeyecek bir tercih, dondurma da iyi bir eşlikçi.

20151112025026

Sonuç olarak, görüntülerinden de anlayabileceğiniz üzere The Galliard Brasserie , harika yemekleri sunmaya devam ediyor. Sunumlar ve yemeklerin tatları gerçekten süper. Üst katta olduğu kadar ritüelik bir servis anlayışı yok, ama yine de çok etkileyici.

Bir gün vakit ayırın ve benim de yazdığım bu yemeklerin en azından bir kısmını deneyimleyin sevgili dostlar!

Bana teşekkür edeceksiniz.

Nispetiye Caddesi, Etiler Apartmanı
No:104/C Etiler / istanbul

 

16 Shares
1 comment
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like

1924 Rejans Restaurant

TOKİSTANBUL Bugün eski İstanbul’dan pek bir şey kalmadı elimizde. “Nerede Direklerarası’ndaki o eski Ramazanlar?” gibisinden bir şeyler geveleyip,…
Olden 1772

OLDEN 1772 : O İhtişama Bu Yemekler Olmuş Mu?

Olden 1772 'yi beylik sözlerle anlatmak bir hayli zor; "Babil'in Asma Bahçeleri" mi desem, "Roma'nın Son Günleri" mi diye sayıklasam? Bilemiyorum! Öyle bir ortam düşünün ki, içine girdiğinizde kendinizi insanoğlunun başarıları karşısında alabildiğine ufacık hissedeceksiniz. Öyle bir parıltı girdabına kapılacaksınız ki buraya adım attığınızda, bunu inşa eden o yaratıcı beynin kıvrımlarına aynı anda hayranlık, gıpta, kıskançlık, sevgi ve öfke ile bakakalacaksınız.

Mürver Restaurant : İstanbul’un En İyisi

Mürver Restaurant hiç şüphesiz İstanbul'un en keyifli, lezzetli ve başarılı restoranı. Burada kendimi mutlu ve huzurlu hissediyorum. Tatlardaki istikrar ve ustalık, her ziyaret edişimde beni şaşırtıyor. Novotel'in tepesindeki bu muhteşem manzaralı mekanı en kısa sürede ziyaret ediniz.
Fıccın

Fıccın Restaurant: Eşi Benzeri Olmayan Bir Dünya

İstanbul'da, hatta belki de Türkiye'de Osetya yemeklerinin en güzel örneklerini sunan mükemmel bir lokanta anlatacağım şimdi sizlere. Fıccın, gabın, velibah, tulen çorbası gibi insanın damağında güller açtıran yemekleri deneyimleyebileceğiniz Fıccın Restaurant. Bugüne kadar bu mekanı ziyaret etmediyseniz, mutlaka bu yazıyı okuyun derim.
FIREROOM ATAŞEHİR

FIREROOM ATAŞEHİR: BİR SOKAK LEZZETLERİ ŞÖLENİ

Ataşehir'de açılan Fireroom, fine dining dokunuşları ile sokak lezzetleri sunma trendinin en yeni temsilcisi. Hazer Amani'nin imzasını taşıyan mekanın kokoreç, burger, falafel, churros gibi farklı mutfakların ürünlerini bir araya getiren bir yapısı olduğunu özellikle vurgulamamız gerekiyor.