DİNLENMEK VE GEZMEK İÇİN İDEAL BİR KENT OLARAK EDİRNE
Sevgili dostlar, bu adam iki ciğer, iki köfte indirdi mideye, sonra kenti terk etti dememeniz için Edirne ile ilgili düşüncelerimi de ufaktan yazılarıma yediriyorum.
Zira ben bu kenti pek sevdim, burada pek iyi vakit geçirdim, gezdim, dolaştım, ama aynı anda huzur da buldum. Bu huzuru kah Meriç kenarında oturup çay içerek Mimar Sinan‘ın yaptığı taş köprüye bakarken; kah Karaağaç’taki parke taşı kaplı sokaklardan yürüyerek kahveleri seyrederken, ya da Selimiye Camii’nin devasa gövdesinin içindeki sessizlikte tattım.
Yer yer zamanın durduğu anlarda yaşamı ve kendimi düşündüm, tarihin silinmeye yüz tutmuş fotoğrafları arasında bir asra yakın Osmanlı başkentliği yapmış bu kentin can damarlarında dolaştım.
Osmanlı başkentleri arasında yeri farklı Edirne’nin… Bursa gibi heyecan dolu, beylikten devlete evrilmenin karmaşasını yaşayan bir şehir değil. Ya da İstanbul gibi “imparatorluk” ihtişamını her karesinde gözünüze sokmuyor. Edirne anıtsal camileri, Kapalıçarşısı, külliyesi ve tüm hissettirdikleriyle Avrupalı büyük bir devleti temsil ediyor benim gözümde.
Bugüne bugün Fatih Sultan Mehmet‘in oniki yaşındayken Osmanlı’nın başına geçtiği kent burası.
Yemek molalarımı da kentin can damarı diyebileceğimiz Saraçlar Caddesi civarında deneyimledim açık konuşmak gerekirse. Yukarıda tasvir etmeye çalıştığım huzurun neşeli bir koşuşturmaya dönüştüğü bu işlek caddeyi gezmeden Edirne’yi gezmiş sayılmazsınız, bunu da ekleyelim.
Bu yazının konusu olan Edirneli Köfteci Osman da, bana kalırsa, kendine has köftesi ile sizlerle paylaşılmayı ziyadesiyle hak etmiş bir lokanta.
ANNE KÖFTESİYLE ENDÜSTRİYEL KÖFTENİN BULUŞMASI
Köfteci Osman’ın birden fazla dükkanı var şehirde. (3 ya da 4 olabilir). Benim gittiğim dönemde klasik ilk dükkanları restore edildiği için Saraçlar Caddesi’nin başındaki mekanı ziyaret ettim. Hava da bir güzeldi kışın ortasında, inanmazsınız, açık havada oturup köfteleri tatttım.
Öncelikle şunu belirtelim, Trakya’nın hakimi gibi duran Tekirdağ tipi hafif lastikimsi köfteden çok farklı Köfteci Osman’da mideye indirdiğim o köfteler.
Siz de bilirsiniz, bölgenin eti pek lezzetli zaten. Dana etini dinlendiriyorlar belirli bir süre, soğan ve baharatlarla kıymasını yoğuruyorlar. Köftelerin büyüklüğü dillere destan, sayısı da altı, yani doyuruyor.
Dışını güzel pişirip suyunu içine hapsetmişler, kestiğiniz zaman hafiften patlıyor! (Hayatta en keyif aldığım anlardan birisi bu)
Dokusu ve tadıyla evlerde yemeye alışkın olduğumuz köftelerin “profesyonel” versiyonu desek yeridir. Bu anlamda, kendi soundunu bulan rock gruplarına duyduğumuz bir saygının eşdeğerini Köfteci Osman için de sunmamız lazım. Artık benim kafamda “Osman Köftesi” diye bir kavram var!
Yanında piyaz söyleyin bu köftenin muhakkak. Pek leziz, bir o kadar da iyi bir eşlikçi. Ve tabii masaya gelen acı biber sosunu da ihmal etmeyin. Benim gibi önce sossuz, sonra da soslu deneyin köftenizi ve sonra karar verin nasıl yiyeceğinize. Kırmızı biberleri kıyma makinesinden geçirip baharat ile tatlandırarak hazırladıkları bu sosu ben şahsen çok beğendim.
Bunların yanında harika bir -taş fırın muadili- ekmek getiriyorlar. Köfteyle uyumu muhteşem ötesi desem yeridir.
SONUÇ: CİĞERİ KADAR KÖFTESİ DE EFSANE
Sözüm Edirne’ye tava ciğer yemeye gidenlere! Bana kalırsa Köfteci Osman‘a uğramadan kenti terk ederseniz büyük hata yapmış olursunuz. Kesinlikle denenmeli.
Benim yaptığım gibi, Şerefeli Cami‘ye bakan şubelerinde, açık havada oturup indirirseniz köfteleri mideye, ayrıca büyük keyif alacaksınız. Benden söylemesi!
Edirneli Köfteci Osman
Meydan Mahallesi, 22000 Edirne Merkez/Edirne