İstanbul’un “eğlenceli” oteli Mama Shelter‘in restoranında güzel bir tadım yaptık Aralık ayının hemen sonunda. Bu tadımdaki bazı yemekler, “Yılbaşı Menüsü”nü oluşturuyor, bir kısmı ise “yerleşik” menüde yer alıyordu. 1 Ocak tarihine çok az vakit kaldığından bu yazıyı yetiştiremedik tabii.
Ocağın 7’sinde karşınıza çıkan bu değerlendirme, doğal olarak mekanın yılbaşı menüsünün analizi değil, Mama Shelter’de yediklerimizin genel bir kritiği olarak ele alınmalı.
Hemen konuya girelim. Mekanın eklektik, rengarenk, hafif kaotik, ama cıvıl cıvıl atmosferine bayıldım. Benim gibi içinde bulunduğu ortamdan genelde bihaber olan bir adam bile, içeri girdiğinde, mekanı tasarlayanların her ince detay üzerinde uzun uzun kafa yorduklarını anlayabiliyordu. Bazı okurlar, fotoğrafa da bakarak mekanı “genç işi” bulabilir, lakin benim düşüncem şöyle: Mama Shelter gençlerin gittiği bir yerden ziyade, insanın kendini genç hissettiği bir yer. Ve bu güzel !
Deneyimlediğimiz yemekler ise gerçekten uzun bir liste oluşturuyordu. Bunları kısa kısa değerlendirip sizlerle paylaşmak istiyorum şimdi:
Yemeğe Rokalı Yerelması Çorbası ile başladık. Kıvamı çok güzel, içimi rahattı, fakat yanında getirdikleri krutonlar, açık konuşmak gerekirse biraz “rol çalıyordu”. O kadar lezzetliydiler ki, çorbanın içine koyduğunuzda tadını bambaşka bir yere taşıyorlardı.
Ardından Patates ve Çeri Domatesli Tatin ile yolumuza devam ettik. Her “çok patatesli” yemek gibi benim kalemim olmadığını itiraf etmem gerekiyor. Normal şartlarda buraya yemeğe geldiğimde, kendi irademle ve bu kadar güzel yemek arasından sipariş edeceğim bu olmazdı.
Sonra Tahinli Patlıcan Ezme, Levrek Tartar, Pancarlı ve Keçi Peynirli Enginar Salatası geldi masaya. Bunların içinde levrek tartarın beni çok memnun ettiğini vurgulamalıyım. “Tartar” sözkonusu olduğunda gerisi teferruat galiba benim için. Keçi peynirinin pancarla uyumu da mükemmeldi. Muhteşem bir ikili olmuşlardı. Tahinperver bir zat olmadığımdan, diğer yemek yine pek benim kalemim değildi diyebilirim.
Kinoalı Mücver geldi sonra (yanında nar ekşili domates salatası ile). Bunu çok sevdim. Son dönemlerin yükselen değeri kinoa, klasik bir lezzet olan mücvere yakışmıştı. Ağzımda beklenmedik bir mutluluk peydahlandı onun tadına bakarken.
Benzer bir keyfi Somon Keklerini mideye indirirken de yaşadım. Coleslaw ve tahin vinegret sos ile servis edilen bu yemek bir anda masanın favorisi haline geldi. Somon, bir süredir her tadımda farklı şekillerde karşımıza çıkıyor sevgili dostlar. Her zaman hoşuma gidiyor diyemem, ama Mama Shelter’de yediğim somon kekleri gerçekten insanın damağına bayram ettiren bir güzellikti.
Masaya fırın patates ve tartar sos eşliğinde Fish & Chips getirdiklerinde tadını gerçekten çok merak ediyordum. Ağzıma attığımda lokum gibi bir yumuşaklık ve içinde piştiği yağın tadını çekmemiş, hafif bir sadelik kucakladı beni. O güne dek yediğim en güzel Fish & Chips, Mama Shelter’de tadına baktığımdı, bundan eminim. Yanında güzel bir pilsner ile harika bir ana yemek olarak sipariş edilebilir bu afet. Tartar sos da muazzamdı!
Limon püresi ve havuç konfit ile sunulan Levrek ve kremalı ıspanak ve fırın patates ile servis edilen Bonfile Dilimleri de ana yemek faslının altın vuruşları olarak tadımda yer aldılar. Levrek çok beğenildi, iyiydi hoştu, ama bonfile dilimleri gerçekten çok lezzetliydi. Kremalı ıspanağın, yumuşacık ete kattığı hoş dokunuş, hiç de sürpriz olmayan bir ahenk ortaya çıkarmıştı. “Hmm” sesi çıkarılarak ve gözler kapatılarak yenecek yemekler kategorisindendi.
Bu tadım çılgınlığı, Nutellalı Profiterol, Kulfi (Çikolatalı Bar, Karamelli Popcorn) ve Paris Brest üçlemesi ile son buldu. Harika yemeklerin üzerine şeker komasına girmeden olmazdı zaten sevgili dostlar. Profiterole ve Paris Brest’e bayıldım. Hem mideye, hem de göze hitap eden lezzetlerdi.
Benim için Mama Shelter tadımı çok kıymetli biri deneyimdi.
Bundan sonra büyük olasılıkla hem oteli deneyecek, hem de barını daha efektif kullanacağım.
MAMA SHELTER ISTANBUL
HUSEYIN AĞA MAHALLESI
İSTIKLAL CADDESI No:50-54
BEYOĞLU/ISTANBUL
T +90 212 252 01 00
F +90 212 252 01 01