Benim gibi uslanmaz bir Kalamışlı için Moda’nın anlamı her zaman büyük olmuştur. Hem vakit geçirmekten çok hoşlandığım, hem de kendi semtimden bakarak büyük keyifle seyrettiğim bir yerdir Moda. Kendi havası, gelenekleri, yaşam tarzı vardır. Şu aralar gerçek Modalılar bir miktar “Cihangirleşmek” korkusu yaşıyor olsalar da, bu semtin güzellikleri öyle kolay kolay bozulacak gibi durmuyor bana kalırsa.
Geçen gün semtin bir klasiği olan Bomonti Çay Bahçesi‘nin kapandığını ve yerine yeni bir yer açıldığını öğrenip soluğu orada aldım. Aynı yerde, aslında konsepti de pek fazla bozmadan açılan Bomonti Moda’yı deneyimleyip sizlerle paylaşmak istedim.
Neden konseptin pek fazla bozulmadığını söylediğimi merak ediyorsanız, aslında eskisine göre çok farklı repertuarda ürünler sunan bu lokantanın bir “çay bahçesi” havasını muhafaza ettiğini gördüğüm içindir.
Bu yaklaşımın bilerek isteyerek yapıldığını ve bana kalırsa gayet yerinde bir davranış olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Deniz manzaralı, yeşillikler içinde, püfür püfür esen bir ortam ve hiç yabana atılmayacak bir mutfak bir araya gelince ortaya etkileyici bir lokanta çıkmış Bomonti Moda‘da.
Aslında hatırı sayılır oturma kapasiteli kapalı bir bölümü olsa da, benim için tam bahar ve yaz mekanı Bomonti Moda. Çok geniş ve ferah bir alanı var; masalar birbirine yakın değil ve rahatlık ön planda. Burada kurulup keyfime bakarken, yemeklerimi yiyerek Fenerbahçe’ye dalmaktan daha güzel ne olabilir hayatta diye düşündüm açıkçası.
Mekanın içinde Kadıköy’den gayet iyi tanıdığımız Zapata Bakery var ve yemeklerin bu denli başarılı olmasının esas sebebi de bu durum. Çok uzun anlatmayacağım zira Zapata Bakery başka bir yazımın konusu olacak yakın zamanda. Onu beklemeniz lazım.
Bomonti Moda, bana kalırsa günün her saati için uygun bir lokanta. Burada kahvaltı da edebilirsiniz, öğlen yemeği de yiyebilirsiniz, günün muhtelif saatlerinde gelip etkileyici tatlılarını da mideye indirebilirsiniz, akşam da keyifli vakitler geçirebilirsiniz. Benim görüşümü sorarsanız, güneş batmadan herhangi bir saatte gelmeyi tercih ederim, zira manzarayı tüm ruhuyla yaşamak bana daha mantıklı geliyor.
Yediklerim konusunda da biraz yorum yapmak istiyorum. Burada öncelikle bir Croque Madame indirdim mideye. Bu benim pek sevdiğim bir kahvaltı tabağıdır açık konuşmam gerekirse. Bomonti Moda‘da yediğim, bugüne kadar deneyimlediklerime göre ciddi şekilde farklıydı. Bunun başlıca sebebi yumurtanın altında “brioche” kullanılmasıydı. Bol tereyağlı ve yumurtalı bu “ekmek” cinsi, zaten ne zaman bir tabağa girse pek lezzetli sonuçlar doğuruyor. Marie Antoinette ‘in dilimize “Ekmek yoksa pasta yesinler” diye çevrilen sözünün gerçekte “Brioche yesinler o zaman!” olduğunu not düşelim burada. Dana bacon ve cheddar peyniri de burada yediğim kombinasyonda lezzeti en tepeye taşıyordu.
Bunun üzerine Kaburgadan Bruschetta sipariş ettim. Bunu hiç şüphesiz, bu ikilinin daha önce bir araya geldiğini görmemiş olduğum için yaptım diyebilirim. Ekşi mayalı ekmek üzerinde köz biber sos, dana kaburga, Frenk soğanı ve coşkuyu doruğa çıkaran jalepeno biberi de olunca, yerken pek keyif aldım. Uzun sürede pişmiş gibi duran etin baharatlarla canlanmış dokusu pek hoşuma gitti.
Genelde çok tüketmediğim, ama özel durumlarda soframda bulunmasına izin verdiğim bir tavuk yemeği yedim daha sonra. Gerçekten çok yumuşak bir tavuk göğüs getirdiler, tadını pek sevdim, lakin yemeğin vurucu yanı, bu tavuğun frik pilavı risotto yatağında servis edilmesiydi. Hem frik pilavını pek seven, hem de risottodan çok keyif alan bir insan olarak, bu ikilinin bir araya geldiği konsepte bayıldım desem yeridir. Bunu yemek için tekrar giderceğim oraya.
Zapata Bakery‘nin alamet-i farikası sayılan burgerlerine “teaser” niteliği taşıyan bir Cheeseburger yedim Bomonti Moda’da. İçinde Cheddar peyniri, karamelize soğan ve dana bacon vardı. Gerçekten köftenin dokusu, peynirin kıvamı, ekmeğin artizan yapısı bunu hoş bir bileşim haline getirmişti. Severek yedim ve gönülden tavsiye ederim.
Tüm bunların üzerine de beyaz çikolatalı ekler, çikolatalı magnolia, oreo tabanında fıstıklı cheesecake ve orman meyveli tart yiyince, mekanın beni gastronomik açıdan ne kadar memnun ettiğini bir defa daha anladım. Yediklerim arasında favorim magnolia oldu bu arada.
Sevgili dostlar, Bomonti Moda, “iyi ki açılmış” dediğim mekanlardan bir tanesi oldu. Hiç şüphesiz Moda’nın gelişimine olumlu pek çok katkısı olacak. Burayı en kısa zamanda ziyaret etmenizi şiddetle tavsiye ediyorum.
Bomonti Moda
Caferağa Mahallesi, Küçük Moda Sokak,
No 4, Kadıköy, İstanbul