İyi insanların yaptıkları işler de güzel oluyor sevgili dostlar. Karaköy Fransız Geçidi‘nin Mumhane Sokak ağzında karşılıklı iki işletme var. Bunlardan birisi Mums Cafe (Mums İsveç lisanından “lezzet” anlamına geliyor, anne değil), diğeri de Paps İtalian.
Dört kişilik bir çekirdek ailenin fertleri olan İlkin Durukan ve Yıldız Dural (anne-kız) Mums tarafını, baba Erdal Durukan ve oğlu Can Durukan da Paps İtalian’ı muhteşem bir işbirliği içinde yönetiyorlar.
Bugün konumuz Paps İtalian olsun. Diğer işletmeye önümüzdeki hafta geçip detay vereceğim. Ama merakınızı gidermek için hemen yazayım, bir lokantaya İsveç dilinde isim veriyorsanız, bu ülkeyle bir bağlantınız olması gerekir, değil mi? Durukan ailesinin yaşamlarının bir bölümünü bu kuzey ülkesinde geçirmiş olduklarını belirtelim burada ve esas konumuza dönelim.
Benim bir İtalyan lokantasından başlıca beklentim, tıpkı İtalyan kentlerinin ara sokaklarında karşınıza çıktığı gibi, samimi olması her şeyden önce. Küçük, ne yaptığını bilen, başka bir hedefi olmayan, odağından sapmayan, aşk dolu lokantalar İtalya’dakiler. Bu kriter, insana yemek yerken mutluluk veren, endüstriyel gastronominin ticari kaygılarından ziyade, işin sanat tarafını kucaklayan bir yaklaşımı gösteriyor benim için. Paps İtalian, tam olarak böyle bir lokanta işte. Bir aile işletmesi; büyümeyi, serpilmeyi, tüm İstanbul’u işgal etmeyi kafasına koymuş bir ticarethane değil. Bu sebepten daha yemeklerini tatmadan olumlu yaklaştım ben buraya.
Şefi Luigi Mariconda işin başında, masaların arasında, enerjik ve ne yaptığını bilen bir şef. Küçük bir lokantanın isim yapmış bir şef ile çalışmasını olumlu bir vizyon olarak değerlendiriyorum açıkçası. Buradan da tam not verelim Paps İtalian’a.
Adana yöresinden gelen zeytinyağlarına bandırdığım, ev yapımı ekşi mayalı ekmekleri ile açtım yemeğimi. Her ikisini de çok başarılı buldum.
Ardından tavada pişirilmiş, tereyağ ve parmesan ile servis edilen kuşkonmazın zarifliği ile açtım iştahımı.
Türkiye’nin bence en iyi mozarella üreticisi olan BUFFA menşeli bir taze burrata (tane karabiber, kurutulmuş domates ve zeytinyağ ile) devam ettim yolculuğuma. Burratayı bıçakla kestiğimde içinden akan sütün harika tadını unutamıyorum desem yeridir.
Devamında ev yapımı ricotta ve patlıcan dolgulu ravioli indirdim mideye. Tek kelimeyle harikaydı. O kadar zarif ama aynı zamanda insanı baştan çıkartan bir lezzeti vardı ki, burada kelimelerle anlatmak zor. Sosun ve raviolinin kıvamı için 10 numara vermekten başka yapacağım bir şey yoktu.
Ardından iki adet pizza deneyimledim. Mozarella, domates sos ve fesleğen ile şenlenmiş Margherita ve domates sos, prosciutto crudo, mantar, fesleğen ve mozarella ile coşmuş bir La Rossa Con Prosciutto Crudo E Funghi… Her ikisi de gayet güzeldi, ama ikincisine özellikle hayran kaldım. Hamurun dolgun ve çıtır olması, malzemenin bolluğu ve yoğunluğu beni çok mutlu etti.
Bütün bunların üzerine bir tiramisu yemeden kalkmak olmazdı. Şefin özel tarifi ile yapılmış, emsallerinden farklı bir tiramisu yedim burada. Yalnız vurgulamam lazım, klasik tarzı seviyorsanız, bana kalırsa bu biraz onun dışında, aslında daha Türk zevkine yakın muhallebimtrak bir lezzet olmuş. Ben beğendim.
Sonuç: Sadece tebrik etmek kalıyor bana… Ortam Avrupa gibi, yemekler muhteşem, sahipleri pozitif enerji ile sizi sarıyorlar.
Paps İtalian’a gitmediyseniz, çok şey kaçırıyorsunuz demektir!
Paps İtalian
Kemankeş Karamustafa Paşa Mahallesi,
Mumhane Caddesi, Fransız Geçidi Sokak, No 2/A, Beyoğlu, İstanbul
2 comments
Bizleri ,fazla bekletmeden yeni mekanlarla tanistiriyorsunuz sagolun.Bir Kayra Buzbag Rezervenin tadina bakiyorum,gercekten güzel.Hemen üzerime ceketimi alip o istah acici mekanlara gidebilmeyi isterdim,ne var ki uzaktayim,sevgiler…
Başarılı Tanıtım olmuş. Çok begendim sitenizi başarılar.