KÜÇÜCÜK FIÇICIK İÇİ DOLU TURŞUCUK
Bir süredir çok ilginç işler oluyor Kadıköy şehrinde sevgili dostlar. Açılalı bir seneden fazla zaman geçen ve ne yazık ki anca yazma fırsatını bulduğum Basta Street Food Bar da bu renkli gelişmelerden birisi, belki de en başta yer alanı diyebilirim.
Daha önceki yazılarımda yinelediğim, lakin yazmaktan bıkmadığım “küçücük fıçıcık, içi dolu turşucuk” şablonundaki nadide lokantalardan birisi bu işletme. Anadolu yakasında artık çok sık görmeye alıştığımız dar alanda kısa paslaşmaların belki de en çarpıcı örneği.
Hem Basta Street Food Bar’ın kapladığı metrekarenin azlığı, hem menüsünün olağanüstü sadeliği, hem de fiyatların şaşırtıcı düşüklüğü, ortaya minimalistliğin tavan yaptığı muazzam bir tasarım çıkarmış diyebiliriz.
Bu fikrin mimarlarını ayakta alkışlayalım öncelikle. Gerçekten bu kadar dar bir alanda böylesi bir coşkuyu yaratmak, hangar gibi salonlarda sinek avlayan büyük markalarımıza da kocaman bir ders olsun.
Ve tabii ki en güzeli, içeri adım attığınız anda kucaklaştığınız açık mutfağın sizi sarmalayan coşkusu. Arı gibi çalışarak siparişleri yetiştirenlerin işine duyduğu saygı ve heyecan. Ve tabii ki siparişinizin büyük bir süratle alınması ve gereken bilgilerin anında sizlerle paylaşılması.
HEM FINE DINING’DEN UZAK, HEM DE SOKAK DÜRÜMCÜSÜNDEN IRAK
Fine dining ülkemizde biraz yanlış anlaşılmış bir konsept bana kalırsa. Bu fikir ortaya atıldığında, hemen yemek porsiyonlarının çok ufak olduğu kasıntı lokantalar akla geliveriyor. Dolayısıyla bu tarz mekanlar çok ciddi erozyon yaşadılar son senelerde. Hep bir aksilik vardı: Ya fiyatlar çok anormal, ya müşteriler çok şımarık, ya işletmeciler çok sıkıntılı, ya da menülerin tasarımı insanlar için cazip olmayacak şekildeydi.
İnsanlar bu fikirden, belki dünyadaki trendlere de bağlı olarak kaçmaya başladılar son dönemlerde. Bunun neticesinde geçmişi altın madalyalarla dolu şefler, işletmeciler ya da mekan sahipleri farklı yönlere doğru yelken açtılar.
Basta Street Food Bar’ın yaratıcılarından Kaan Sakarya’nın öyküsü de çok iyi bir eğitim, dopdolu lokanta deneyimleri ve en son kentin kalburüstü lokantalardan birisi olan Nicole’ün şefliğinden buraya kadar uzanıyor. Ortağı Derin Arıbaş ile birlikte bu restoranı tasarlamış ve büyük bir başarıya ulaşmışlar.
Geçmişleri fine dining esintileri ile dolu iki ortağın açtıkları bu mekanda o katı fikrin prangalarından kendilerini kurtardıklarını, bunu yaparken de nefis sokak lezzetlerini alışılagelmiş büfelerden çok daha farklı bir felsefe ile sunduklarını görüyoruz. Yani Michelin yıldızlı lokantaların şefleri büfe açarsa ne olacaksa o olmuş işte.
Evet, burası modern bir büfe, estetik dokunuşları bol bir sokak yemekleri tapınağı…
DÜRÜM DEĞİL BOMBA MÜBAREK
Bence dürümperver dostlarımızın hemen hepsi, yaşamları boyunca, burada sunulan dürümleri en az bir defa denemeli, bu lezzetlerin tadına bakmalı. Neden mi? Çünkü böylesi bir karışım insanın karşısına pek fazla çıkmıyor.
Gayet yumuşak ve kalın, adeta “kıvamlı” bir lavaşa sarılmış geliyor dürümler. Dört bir yanı kapalı ve içindeki malzemeyi daha ısırmadan merak ettiren cinsten bir kapalı kutu olarak. Bu esrarengiz dürümü ısırdığınız zaman ufak bir problem ortaya çıkıyor. O kadar çok malzeme ve sos var ki içinde, üzerinize dökülme riski var. Ama dikkatli yiyin sevgili dostlar!
Benim en sevdiğim kuzu dürüm diyebilirim. Bazılarınızın aşırı yağlı bulabileceği bu etin uzun uzun pişirildiğini, lime lime olduğunu belirteyim hemen burada. Ayrıca içinde soğan, biber ve toz kırmızı biber, sarımsak, kişniş, frenk kimyonu, domates ve zeytinyağı ile hazırlanan, Tunus meşeli harissa sosu da koyuyorlar. Damakta tam bir şölene dönüşen bu dürümü şiddetle tavsiye ediyorum Basta Street Food Bar’a giderseniz.
Ben ayrıca sucuklu olan dürümü de pek seviyorum. Kuzu eti ile kendileri yaptıkları chorizo sucuklu bu güzide dürümün de gayet bol malzemeli olduğunu ve insanın damağını adeta tokatladığını burada belirtmemizde fayda var. Chorizo’nun İspanyol icadı olduğunu ve orada domuz etinden yapıldığını da ekleyiverelim burada.
Dürüm faslında dana, tavuk ve vejateryan varyasyonları da mevcut, lakin benim favorilerim yukarıda saydıklarım olduğu için diğerlerinin detaylarına çok girmek istemiyorum.
BURGER İÇİNDE SALT KUZU ETİ KULLANMANIN DENEYSELLİĞİ
Kuzu Burger ismi ile sipariş edebileceğiniz bu yemeğin içinde 160 gram kuzu döşten yapılma köfte var. Sipariş ederken nasıl pişmiş istediğimi sordular ve tam istediğim gibi pişirdiler.
İçinde patlıcanlı mayonez ve salatalık turşusu da mevcut. Ekmek ise, sıkı durun, Brioche!!! Tabii bu yağlı köfte ve inanılmaz lezzetli, bol tereyağlı brioche biraraya gelince öyle bir lezzet bombası ortaya çıkmış ki, normal şartlarda bana az gelebilecek bu porsiyonun keyfini çıkartmak için büyük bir saygıyla, ağır ağır yedim. Almanların “klein aber fein” dedikleri türden bir çalışma. Tebrikler!!
Yine de ufak bir not: Hafif bir yemek değil bu! Bazı bünyelere dokunabilir. Normalde burgerde brioche kullanılmasına biraz karşı olsam da, kuzu eti ile yapılan köftenin bunu dengelediğini söyleyebilirim.
ÜÇ DETAY: HUMUS, LİMONATA, ŞALGAM SUYU
Ev yapımı limonatalarına bayıldım. Tuzlu dürümlerin yanında dengeyi korumak adına içebilirsiniz. Pek lezzetli ve midevi bir içecek olmuş.
Ama benim gibi tuz ve ekşi canavarı iseniz, Ali Göde Şalgam Suyu içmenizi öneriyorum. Benim için Basta Street Food Bar’ı ön plana çıkartan önemli değerlenden birisi, Adana’da bizzat tadına baktığım bu müthiş içeceğin servis ediliyor olması. Tekrar tebrikler!
Bir de üzerinde durulması gereken humus detayı var. Bana kalırsa değme kebapçı ya da meyhanede mideye indirdiklerimden daha lezzetli bir humus yapıyorlar burada. Yanında küçük lavaşlarla getiriyorlar masaya. Mutlaka sipariş etmelisiniz.
SON DARBE: SÜTLAÇ VE PARİS BREST
Önce sütlaça dokunalım usulca. Evet güzel bir tatlı olmuş, ama benim sütlaç zevkimden çok farklı bir yerlerde dolaşıyor. Bol malzemeli, biraz karışık… Hamsiköy’de deneyimlediğim yalın lezzeti daha çok beğendiğimi vurgulamam gerekiyor bu noktada.
Paris Brest ise sevdiğimiz bir tatlı. Tekerlek şeklinde ekler diyebileceğimiz bu tatlının öyküsünü bendeniz de bir yazımda anlatmaya çalıştım. Okumak için tıklayınız.
NETİCE: GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ, GÜNEŞLİ GÜNLER
Bana kalırsa bu tarz mekanlar Türk gastronomisinin geleceğini oluşturacak sevgili dostlar. O yüzden kendilerini sevmeli, korumalı, sık sık ziyaret etmeli ve gereken saygıyı her daim göstermeliyiz.
Gitmediyseniz büyük kayıp!
Basta Street Food Bar
Caferağa Mahallesi, Sakız Sokak,
No 1/A, Kadıköy, İstanbul