Çiya Sofrası

0 Shares
0
0
0

Eski dost Kadıköy’ün binbir rengi vardır insanı kendinden geçiren. “Moda“sı, “Kalamış“ı, “Çarşı“sı, “Rıhtım“ı, hepsi ayrı telden çalar dikkatle bakıldığında.

İnsan, eğer buralarda doğup büyümüşse, zaman zaman kendini ister istemez bir “Kaybedenler Kulübü” tılsımı içinde dolaşırken bulur. Mendirek, Haydarpaşa, Karaköy Vapuru, Moda Burnu, martılar, kargalar, kız ve erkek liseleri, dondurmacılar, barlar sokağı, eski salaş sinemalar derken, Kadıköy insanın ruhuna yerleşir ve asla terketmez orayı.

Renklerden belki en parlak olanı Balık Pazarı bölgesidir. Tablalara dizilmiş balıkların tuhaf simetrisi, gökkuşağını andıran bir zeytin senfonisi ve her türlü baharatın ve zerzevatın insanı hayrete düşüren çekiciliği bu coğrafyayı eşşiz kılar. İki adım ötede kıvranan vıcık vıcık nargileci p0pülasyonu ve ikinci sınıfı meyhaneler yumağına karşın bu bölge, her daim insanı kendine çeken bir mıktanıs gibidir.

DSCN0513-1024x768

DSCN0516-1024x768

DSCN0517-1024x768

Öykümüz bu cümbüşün çok yakınında,1987 yılında lahmacun ve pide yapmak amacıyla Kadıköy Çarşı içinde açılan ve zaman içinde iki dükkan daha açarak iyice genişleyen Çiya‘nın tarihçesini içermektedir.

Aslen Antepli olan Musa Dağdeviren tarafında kurulan bu mütevazi lokantanın tarihçesinde köşe taşlarından bir tanesi, aynı sokakta 1998 senesinde Çiya Sofrası‘nın açılması, diğeri de 2001 yılunda, yine hemen oracıkta Çiya Kebap II‘nin filizlenmesidir.

Bendenizin burada mevzu bahis edeceği lokanta, işin kebap tarafıyla ilgilenen kısmı değil, “Sofra” olan bölümüdür. 2000’lerin başında bir öğlen arasında, bugün kendisine çok müteşekkir olduğum bir dostumun beni elimden tutarak götürdüğü mekan bende ciddi bir alışkanlığa dönüşmüş, ne vakit Kadıköy’e yolum düşse uğrar olduğum bir lezzet noktası halini almıştır.

Çiya Sofrası, kendini “Güneydoğu ve Doğu Akdeniz Mutfağı” nın yılmaz bir üreticisi olarak tanımlasa da, gördüğümüz kadarıyla Anadolu’dan Mezopotamya’ya uzanan uçsuz bucaksız bir coğrafyanın sonsuz zenginlikteki kültür mozayiğinin geçmişten günümüze uzanan bir yansımasıdır aslında. Burada Azeri, Gürcü, Türk, Arap, Ermeni, Osmanlı, Süryani, Selçuklu, Yahudi kültürlerine ait yemekler yörenin gelenek, görenek ve inançlarına uygun olarak hazırlanıp sunulur. Mekan, eski reçetelerin ve adetlerin yaşatılması fikrini her zaman çok çekici bulan benim gibi yemekseverler için de biçilmiş kaftandır dolayısıyla.

Mekanın sahibi olan Musa Dağdeviren ve eşi burayı bir lokantadan ziyade bir laboratuvar olarak gördüklerini itiraf etmişler, eski reçetelere dayanan mutheşem yemekleri sunmak dışında, bir de üç ayda bir yayımlanan “Yemek Kültürü” adlı bir dergi çıkartmaya koyulmuşlardır. İnanılmaz bir entelektüel çabanın ürünü olan bu dergiyi hiç okumadıysanız, yeme içme kültürüne dair çok şey kaçırıyorsunuz demektir. Benim açımdan Çiya, tıpkı sahiplerinin vurguladığı gibi bir deney tesisi olmasının yanında, ciddi bir kültür merkezidir de.

DSCN0539-1024x768

Çiya sofrasında yemekler şu şekilde kategorilere ayrılır: Çorbalar, Kebaplar, Etli Yemekler, Etsiz Yemekler, Pilavlar, Salatalar, Şerbetler, Tatlılar, Otlar… Bunların herbirinden farklı denemeler yapma fırsatımız oldu zaman içinde. Benim açımdan ön plana çıkanları paylaşmam gerekirse:

08-15

 

Analı Kızlı

Bulgur, yağsız koyun kıyması ve eti, nohut ve nane ile

 

 

10-01

 

Mumbar

Koyun bağırsağı, bulgur, soğan, baharat ve kuzu eti

 

 

09-11

 

Sarmısak Aşı

Taze sarmısak, kuzu eti, salça, nar ekşisi

 

 

08-18

 

Dalak Dolması

Süt Kuzu dalağı, pirinç, maydanoz, nane, soğan

 

 

07-25

 

Kağıt Kebap

Kuzu eti, maydanoz, biber, domates, baharat

 

 

03-06

 

Meze ve Salata Seçkisi

Yoğurtlu Patlıcan, Kürt Köftesi, Zahter, Avrat Salatası, Cevizli biber, Sarma içi, Kazayağı, Dövme

 

 

08-02

 

Cennet Çamuru

Kadayıf hamuru,sahan kaymağı,tarçın, şerbet

 

Bütün bu gördüklerinizin yanısıra fotoğraflarını da koyduğum sıkma köfte, patlıcan dolması ve ezogelin çorbası da efsanedir Çiya’nın. İnanılmaz uzunlukta ve ayrıntılı çalışılmış bir menüsü, el emeği, göz nuru bir yemek seçkisi vardır. Bazılarımız için zor gelebilecek bir menü olsa da, denemenizi öneririm.

Bana kalırsa yaşadığımız coğrafyanın zaman içinde yerleşmiş nadide reçetelerinin sunulduğu lokantalar çok az günümüzde. Çiya da bunlardan birisi.

Burayı ziyaret etmek için Kadıköy’e gitmeye değer sevgili dostlar.

Çiya Sofrası

Caferağa Mah. Güneşlibahçe Sk. No:43 Kadıköy – İstanbul
Tel: (216) 330 31 90 – Faks: (216) 349 19 02
email: info@ciya.com.tr

0 Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like
Payyar Ocakbaşı

Payyar Ocakbaşı: Fenerbahçe’deki Yeni Adresimiz

Fenerbahçe'nin en güzel yerinde, tanınmış şef Burak Zafer tarafından açılan Payyar Ocakbaşı'nı ziyaret ettikten sonra, sizlerle düşüncelerimi paylaşmasam olmazdı sevgili dostlar. Bu yazının konusu, çiçeği burnunda bu mekanın bende yarattığı hoş izlenimleri dışa vurmaktan ibarettir.
Aşçı Bacaksız

Afyon’da Müthiş Bir Lokanta: Aşçı Bacaksız

Bu sene UNESCO nezdinde "Gastronomi Şehri" ünvanını alan Afyon'un, bu ünvanı kazanmasına neden olan o müthiş etlerini yiyebileceğimiz lokantaların arayışındaydım şehre geldiğimde. Afyon sokaklarında keyifli keyifli dolaşırken Aşçı Bacaksız'ın kapısından içeri giriverdim ve hayat birkaç saatliğine güzelleşti sevgili dostlar.
Rita Deli

Rita Deli : Moda’da New York Rüzgarı

Avrupa'da küçücük mekanlar vardır. İnsanlar önünde kuyruk olur, siz de hayran hayran sıraya girip ne ile karşılacağınızı beklersiniz kuyrukta. Bana kalırsa Rita Deli de böyle bir işletme olmaya namzet. Çok beğendiğim tarihi bir Kadıköy binasının hemen altında küçücük bir dükkanda çalışıyorlar.
Tiritçi Mithat

Tiritçi Mithat: Konya’da Damağım Bayram Etti

Tarihi Tiritçi Mithat, Konya merkezde, hemen Aziziye Camii'nin civarında yer alan, her gidişimde aklımı başımdan alan tiridi ile gönlümü fetheden mükemmel bir lokanta. Bana kalırsa Konya'ya yolu düşen herkes, mutlaka bu müthiş mekana uğramalı ve tiridin tadına bakmalı. Kuzu etinin, pideyle, domates ve maydanozla kucaklaştığı bir efsane.