BRASSERİE KAVRAMINI SEVMEMİ SAĞLAYAN LOKANTA
Normal şartlarda “Bistro”, “Brasserie” gibi isimler kullanan lokantalarımızın benim için ne anlama geldiğini gayet iyi biliyorsunuz sevgili dostlar.
Ansiklopedik menüleri, vasatlığı yücelten “her şeyi yaparım, ama ortalama yaparım” mantığı ve bu şekilde A’dan Z’ye tüm müşterilere hitap edeceği iddiasını taşıyan bu işletmeler, benim için gastronomik çöküşün habercileri adeta.
Hatta şöyle söyleyeyim, İstanbul’da herhangi bir semtin sona yaklaştığını şu şekilde anlarsınız: Önce bir bistro açılır, ardından ona benzeyen iki bistro daha gelir, sonra tüm ruhumla tiksindiğim o dondurmacı zinciri açılır ve son olarak nargile içilip tavla oynanan mekanlar karşınıza çıkar. İşte bu bitiş düdüğüdür.
Bu lokantalar adeta kanser gibidir. Bünyeyi sarar ve kurtuluş adeta imkansızdır. Bunları neden mi yazdım? Çünkü bugün, isminde “Brasserie” tabirini taşımasına rağmen hiç bu tanıma uymayan başarılı bir lokantayı, The Galliard Brasserie Vadi İstanbul‘u anlatacağım sizlere. Ama bu güzel mekanın bir istisna teşkil ettiğini de bilin sevgili okurlar.
SEVİMLİ ATMOSFER, İÇ AÇICI DEKORASYON
Son dönemlerde fark ettiğim bir konu var: Bendeniz artık renkli ve eklektik şekilde dekore edilmiş mekanlardan haz duyuyorum. Belki insanın ruh halini düzeltip neşelendirdiği, belki de mutluluk şaçtığı için aydınlık ve renk cümbüşü (uyumlu olmak kaydıyla) içinde karşıma çıkan restoranları keyifle ziyaret ediyorum.
The Galliard Brasserie büyük bir mekan. Oturma kapasitesi yüksek. Açık ve kapalı alanları var. Gayet özenle, hesaplanarak yaratılmış bir atmosferi var. İnsan burada oturmaktan mutluluk duyuyor adeta.
Mekan Vadi İstanbul projesinin AVM bölümünde. Önümüzdeki günlerde büyük ses getireceğime inandığım bu AVM’de birçok bilindik markanın dükkan açtığını da ayrıca ilave etmeliyim.
Buraya Maslak üzerinden ya da Kemerburgaz rotasını izleyerek kolaylıkla gelebilirsiniz. Ferah ve rahat park yeri bulabileceğiniz pırıl pırıl bir yaşama alanı yaratılmış Vadi İstanbul’da.
AKDENİZ MUTFAĞININ TAZELEYİCİ BÜYÜSÜ
Ben The Galliard Brasserie Vadi İstanbul’un menüsünden büyük keyif aldım. Tam bir Akdeniz karması diyebileceğimiz bu seçkinin hemen her bölümünü temsil edecek bir şeyler yemeye gayret ettim ziyaretim esnasında.
Açılış için gayet hafif ama bir o kadar da inovatif diyebileceğim kadayıfa sarılı karides yemenizi öneriyorum. Zarafetin en üst seviyesi diyebileceğim bir yemek bu.
Ardından bir kum midyesi sote deneyebilirsiniz. Benim gibi vongole-perver bir adamsanız bu yemek sizin için biçilmiş kaftan diyebilirim. Suyunun da tam şamandıralık olduğunu vurgulamam lazım. Maydanoz, kişniş, tereyağ ve beyaz şarap kullanıldığını da ekleyelim.
Burger sevenlere de güzel haberlerim var: The Galliard Brasserie Vadi İstanbul’da birçok farklı burger çeşidini indirebilirsiniz mideye. Ben jalepenolu olanda karar kıldım. Gerçekten coşkulu, hafif acılı ve bol malzemeli bu burger son dönemde “burgerci” olmayan bir lokantada yediklerim içinde en iyisiydi.
Bunların üzerine parmesan tekerinde alevler içinde yaptıkları risottonun ritüeline hayran kalarak yoluma devam ettim. Bu enfes yemeğin hazırlanış videosunu youtube hesabımda da görebilirsiniz.
Ana Yemek faslında hiç düşünmeden Ege tarzı bir kebap da deneyimledim ve çok hoşuma gitti. İçindeki kibrit formunda patates kızartması, yoğurt ve domatesli sos çok yakışmıştı diyebilirim.
Sonra sıra tatlılara geldi. Mekanın efsane tatlıları Sürpriz ve Pamuk Prenses diyebilirim. Her ikisini de büyük bir keyif alara önce “izledim” sonra yedim. Herkese de tavisye ederim.
SONUÇ: KALBURÜSTÜ BİR LOKANTA
Bana kalırsa The Galliard Brasserie Vadi İstanbul, şehrimizde nadir rastlayabileceğimiz kalitede bir lokanta. Menüsünün genişliği ve kaliteden ödün vermeyen duruşu gerçekten şaşırtıcı.
Normalde menü büyüdükçe vasatlaşan menülere alışmış halkımız için büyük bir nimet.
Fırsat bulan herkesin burayı ziyaret etmesini öneriyorum. Pişman olmayacaksınız!
