MUAZZAM BİR KİŞİLİK BÖLÜMESİ OLARAK İSMET SAZ
The Steeve By İsmet Saz ile ilgili bu yazının başlığına baktığınızda ortada bir sorun var gibi düşünebilirsiniz, ama biraz dikkatli okurlar, burada bir söz oyunu olduğunu rahatlıkla anlayacaktır. Psikolojide bir rahatsızlık olarak görünen “kişilik bölünmesi” vakalarının, söz konusu İsmet Saz olduğunda, harika sonuç veren bir durum olduğunu söylememe gerek yok herhalde.
Son dönemde krizde olduğu söylenen, tartışmalara konu olan ve bir hayli eleştirilen Türk gastronomisine yöneltilen oklara pek takılmayın, bu memleket son dönemde şaşırtıcı derecede başarılı, çalışkan, hırslı, yaratıcı ve aynı zamanda “iş”ten de anlayan şefler yetiştirdi. Bunu her düşündüğümde ayrıca mutlu oluyorum.
Bana kalırsa, kendi kuşağının en yaratıcı ve yırtıcı şefi de İsmet Saz. Batılı tarzda eğitim görmüş, yurtdışında çok önemli yerlerde çalışmış ve kendini sürekli yetiştirmiş bir insan olan İsmet Saz’ın ülkemiz ve Doğu’nun gerçeklerine de yabancı olmadığını, aldığı eğitimle bizim gerçeklerimizi harmanladığını çok iyi biliyoruz.
Kendisini TOİ’den tanıdığımız bu genç ama deneyimli şefi diğerlerinden ayıran en önemli özelliğini hemen anlatayım isterseniz:
Üst düzey şeflerde gözlemlediğimiz, “belirli bir alanda mükemmelleşme” meselesinden bahsetmekte fayda var öncelikle. Yani bir şef, temel eğitimini alıp, şurada burada çalıştıktan sonra kendine genelde bir yol seçer ve başarılı olur ya da olmaz. Bendeniz de nice büyük şefin, uzmanlaştığı konuların dışına çıkıldığında nasıl “turist” gibi kaldığını görüp şaşırdım bugüne kadar. Burada detaya girmeye gerek yok, bu hayatın bir gerçeği.
İşte İsmet Saz’ın farkı burada devreye giriyor sevgili okurlar. Farklı durumlara uyum sağlama ve hemen hepsinde kendi rengini koruyabilme özelliğine sahip bu şefin, adeta bir “bukalemun” olduğunu söylesek yanılmış olmayız herhalde. O yüzden The Steeve By İsmet Saz adında, İspanyol mutfağından tapas mantığında ürünler sunduğu bir lokanta açtığını duyduğumda hiç şaşırmadım. TOİ‘nin duruşu ve felsefesinden çok daha farklı bir yapıyla karşı karşıya olduğumu gördüğümde ise, “yine yapmış yapacağını!” dedim.
INTEMA YAŞAM’IN İÇİNDE PIRIL PIRIL BİR LOKANTA
Mutfakta tatlı-sert üslubunu çok beğendiğim, enerjik, (hatta biraz hiperaktif), üstelik de bir restoran işletmenin “business” taraflarını da çok iyi bilen İsmet Saz’a bu yeni girişimi için başarılar dilerim.
Mutfakta isim takma geleneğine bağlı olarak Amerika’da kendisine Steve (ya da Steeve) olarak hitap edildiğinden olsa gerek, mekanın ismini koyarken bu lakabı kullanmış İsmet Saz. İyi de olmuş, hem klas, hem de esprili bir durum ortaya çıkıvermiş bu şekilde.
The Steeve By İsmet Saz‘ın yerini bulmanız gayet kolay dostlar. Kanyon AVM’ye ulaştıktan sonra İntema Yaşam‘ın içine girmeniz yeterli. Mutfak kiralama, yeme-içme, yemek akademisi, mutfak aletleri satma gibi değişik konuları harmanlayan “İntema Yaşam”da daha önce bana kalırsa atıl duran bir alanı kullanarak aydınlık bir lokanta kurgulamışlar.
Düzenli, simetrik, gözü yormayan bir dekorasyona sahip bir lokanta The Steeve By İsmet Saz . Burada oturup yemeye başladığınız zaman kendinizi iyi hissediyorsunuz. Zaten tasarımın hedefi de bu sanırım. Sadece damakta değil, atmosferde de bir mutluluk yaratmak!
Kanyon‘un göbeğinde bir restoran kurduğunuz zaman müşterileriniz de ister istemez beyaz yakalılardan oluşuyor. Benim gözlemim, daha çok öğlen gelen bir müşteri kitlesinin uğrak yeri olacak gibi. Ama tabii akşamları da hatırı sayılır bir kitle burayı ziyaret edecektir; bundan eminim.
Öte yandan mekanın harika bir bara sahip olduğunu, açık mutfağını izlemenin ayrı bir keyif verdiğini de belirtelim. Tapas mantığıyla servis yapılan bir lokanta olduğu için barda oturmanın teşvik edilmesi iyi olabilir. Neticede bu da geleneğin bir parçası bana kalırsa.
LEZZET ŞÖLENİNE HAZIR OLUN
Yediklerimle ilgili yorum yapmadan önce şunu belirteyim: Burada aperatif ya da mini lavaş kategorisinden sipariş verdiğiniz ve bu yemeklerle güzel bir sofra kurduğunuz vakit, ana yemek faslına geçecek yeriniz kalmayabilir. Ben size kendi tercihimi anlatmak isterim. Bol bol tapas alarak, yanında sarışın bir bira ya da beyaz şarap ile sohbete dalmak! Bana kalırsa The Steeve By İsmet Saz’ın keyfini çıkarmanın en güzel yöntemi bu. Elbette makarnalar ve ana yemekler pek lezzetli, lakin ben olsam bunu yapardım diyorum.
Bir defa Kars Gravyerli Soğan Çorbası içiniz başlarken. Benden söylemesi. Gravyerin ve ekmeğin ebadını doğru ayarlayabilirlerse, lezzet açısından en üst seviyede bir çorba olmuş diyebilirim. Soğan ve et suyunun peynir ile dansı adeta bir valse dönüşmüş. Benim gibi bu çorbanın fanatiği olanlar için biçilmiş kaftan. Büyük bir coşku!
Masada Somon Lax da olsun mutlaka. Patates rosti, ekşi krema ve Frenk soğanı ile servis ediliyor. Somonun sashimivari duruşu, dolgun kremanın lezzeti ve patatesin onları taşıması ile güzel bir kombinasyon ortaya çıkmış. Frenk soğanının son dokunuşu ise, büyük bir mutluluk veriyor insana.
Enginar ve Ispanak Bandırma, Tortilla ile. Damakta adeta infilak eden bu birliktelik benim mekanda en beğendiğim girişlerden birisi oldu diyebilirim. Hoş bir dokunuş, dolu bir tat, renkli bir bandırmalık karışım. Enginar ve ıspanağı bu kadar öveceğim aklıma gelmezdi bugüne dek. Torilla ile bandırıp biranızı yudumlayın derim.
Bu manzarayı en ideal şekilde tamamlayacak başlangıçlardan bir diğeri de Chili Con Carne, Guacomole, ekşi krema ve ev yapımı Tortilla oldu. Bu lezzetlerden hoşlananlar için kesinlikle tavsiye ederim. Ben çok azılı bir chili sever olmasam da, tüm adı geçen malzemelerin birleşip damağımda yarattığı etkiden çok memnun kaldım.
Ardından Bebek Kalamar ve Göz Yumurta denedim. Türk damak zevkine ne kadar hitap ettiği tartışmaya açık olsa da, benim için bu yemeği açıklayacak tek kelime “zarif” diyebilirim. Bazı birliktelikleri insan hayal edemiyor; sadece önünüze geldiğinde durumu kavrayabiliyorsunuz. Bu da öyle bir tabak. Çok güzel bağlanmış bir ikilinin birbirini “tamamlayan” birlikteliği bu.
Levrek Ceviche bir sonraki durağım oldu. Peru mutfağına bayılan ve Ceviche seven bir adam için bu da değişik bir deneyimdi. İçinde zencefil miktarını ve “sululuk” oranını biraz geliştirmeye açık buldum diyebilirim. Galiba ben bu yemeğin azıcık daha kuru versiyonlarını seviyorum. Pancar, turp, kırmızı soğan, nareciye ve taze baharatlar ile şenlenmiş bir tabaktan bahsediyorum burada. Birçok damağın hoşuna gidecektir. Ceviche’ye ülkemiz genelinde en yakışan balık olan levreğin kullanılması da ayrı bir puan. (ben somon vs gibi denemelerden çok keyif almadım daha önce)
Tapas faslında altın vuruşu Hamsi, Roka, Sarmısak Aioli ve Soğan Turşusu ile yapılan bir mini lavaş ile yaptım. Bazı yemeklerde içine konan bazı malzemelerin baskın lezzetleri vardır ve insanı derinden etkiler. Bazı yemeklerde ise, bunun tam tersi, içindeki özel bir malzemeden çok, karışımın sonucu ortaya çıkan müthiş sinerji sizi başka diyarlara götürür. İşte bu yemek de böyle bir şeydi. The Steeve By İsmet Saz’da yediğim yemekler için en güzeli, hatta hiç düşünmeden başyapıt diyebileceğim bir çalışmaydı. Bütünün, bileşenlerden üstün olduğu yemeklerin en tipik örneğiydi. Bayıldım tek kelimeyle!
Tabii bu coşkunun üzerine ana yemek yemeden olmazdı diye düşünüyorum. Sotelenmiş kale ve hardal çeşitleriyle getirilen bir antrikot sipariş ettim hemen. Tadı gerçekten enfesti. Unutulmaz bir yumuşaklığı ve büyülü bir marinasyonu vardı. Ağzımda adeta pamuk gibi dağılıverdi.
SONUÇ: THE STEEVE BY İSMET SAZ’A UĞRAYIN MUTLAKA
Çok da uzatmayalım sözü. Bu ülkede bazı şeyler de iyi gidiyor. Onları gördüğüm zaman ben de umutlanıyorum. The Steeve By İsmet Saz’dan çıktığımda, damak hafızama harika duygular nakşoldu. Kendimi sadece oradayken değil, orada deneyimlediklerimi anımsarken de iyi hissediyorum.
Dolayısıyla, mutlaka uğrayın diyorum!
The Steeve By İsmet Saz
Esentepe Mahallesi Büyükdere Caddesi
Kanyon No: 185 / 153 Şişli / İstanbul34394 Şişli/İstanbul
1 comment
İstanbul Beykoz Kavacık Rüzgarlıbahçe Mahallesi Cumhuriyet Caddesi 85 b
Bien mangé sandwich e bekleriz ☺️